Yıllardır şiirler yazdık, fotoğraflar çektik. Ördeklere ekmek atmaya, yalıçapkınlarını seyretmeye doyamadık. Sazların arasında, taşların üzerinde güneşlenen kaplumbağalar, suyun içinde salınan upuzun yosunlar çok muhteşemdi. Hiç göremesek de su samurunun varlığını hissetmek bizi mutlu etti.
Azmağın güzellikleri saymakla bitmezdi. Ama Azmak bitiyor. O güzellikler bitiyor, fotoğraflarda sabitlenmiş güzel anlar kalıyor Azmaktan geriye. Bir kısmını Azmak kenarında sergiliyoruz o fotoğrafların. Neyse ki arşivlerimizde bol miktarda var, yok ettiklerimizin yerine fotoğraflarını koyabiliyoruz hiç değilse. Azmak bir resim galerisine dönüşüyor. Ne kadar güzel olsa da fotoğraflar, doğal hissi uyandırmayan bir eğlence parkına dönüştürüyoruz Azmağı.
Çünkü tüketmeye doyamıyoruz. Güya farkındaydık o hassas güzellikleri çok iyi korumamız gerektiğinin, onların bize çocuklarımızın emaneti olduklarının. Devletimiz de Özel Çevre Koruma Alanı ilan etmişti zaten tüm bölgeyi. Sayısız kanun, kural, yönetmelik vardı; yöneticilerimiz sayısız sözler vermişti; sayısız projeler yapmıştık korumak için onu.
Ama başaramadık. Hırslarımıza yenik düştük. Dünyanın göz bebeği olduğunu herkese gururla anlattığımız o doğa harikasını korumak için hiçbir sorumluluğumuzu yerine getirmedik. Galiba samimi değildik. Ya da çok cahildik. Sanki her vurduğumuz darbeden sonra hiçbir şey olmamış gibi kendini yenilemiş olarak tekrar o eski güzelliğini bize cömertçe sunacağını düşünüyorduk. Kazmalar elimizde sazları kökledik, iş makineleri ile altını üstüne getirdik, o güzelim canlıların yuvalarını bozduk, yaktık, yolduk, doldurduk. Her geçen gün yaşam alanlarını biraz daha daralttık.
Çünkü para getiriyordu Azmağın altı, üstü, kenarı. Ama bitiyor işte. Artık Azmağın parıltısı, renkleri soluyor. O doyamadığımız canlılar alemi sessiz çığlıklar atarak yok oluyor. Duymuyoruz. Çok yakında sadece fotoğrafları para edecek. Birlikte yaşamayı beceremedik.
Çünkü para getiriyordu Azmağın altı, üstü, kenarı. Ama bitiyor işte. Artık Azmağın parıltısı, renkleri soluyor. O doyamadığımız canlılar alemi sessiz çığlıklar atarak yok oluyor. Duymuyoruz. Çok yakında sadece fotoğrafları para edecek. Birlikte yaşamayı beceremedik.
Sahip olmanın boş gururu bizi nereye kadar götürebilir ki? Bir dünya mirasına sahip olmanın sorumluluğunu yerine getiremedikten sonra… Boş gururumuz gelecek nesillerin emanetini onlara ulaştıramamanın utancına dönüşmek üzere. Hem de sonsuza kadar taşıyacağımız bir utanç. “Cennet Akyakalı” olma gururumuzla yüzleşme zamanı. Emaneti koruyacak mıyız, yoksa Akyaka henüz doğmamış çocuklarımızdan çaldığımız bir cennet olarak mı hatırlanacak?
ARTIK SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ
BUGÜN ! BİRLİKTE KARAR VERECEĞİZ !
Tüm Akyakalıları 20 Kasım 2012'de Azmak'ta Doğal Yaşam Yok Olmasın Sempozyumuna bekliyoruz.
Akyaka Yerel Yönetim Platformu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder