28 Ocak 2012 Cumartesi

BELEDİYE BAŞKANI AHMET ÇALCA’YA İSTİFA DAVETİ !


Gerekçeler :

1) Akyaka Belediyesi, kendi iş makinaları ile özensiz çalışma sonucu  hasar verdiği İnişdibi caddesi, Mezarlık mevkiindeki kanalizasyon borusunu tamir etmeyerek açık alandaki çukurlara dolan foseptiğin yeraltı sularımızı kirletmesine yolaçmıştır. Tahribat alanında hiçbir önlemi alınmadığı için Akyakalıların can güvenliği tehdit altında bırakılmıştır. Halkın bu konudaki şikayetlerini aylarca duymazlıktan gelen belediye başkanı, ancak Kent Konseyi’nin Çevre İl Müdürlüğüne yaptığı şikayet sonunda kanalizasyonu tamir ettirmiştir.  Sorunları çözmeyen, halk sağlığına, çevre tahribatlarına  aldırmayan bir belediye başkanı istemiyoruz ! 

2) Halkın talepleri sonucunda 2008-2010 stratejik planında yer alan bahçe atıklarından organik gübre üretilerek halka ücretsiz dağıtılması öngörülmüş ve bu amaçla belediye tarafından biyolojik öğütme makinesi satın alınmış olmasına rağmen bu makine hiçbir şekilde amacına uygun kullanılmamıştır. Bu makinenin üç yıldır nerde olduğu ve ne amaçla kullanıldığı sorusuna da belediye yönetimi  tarafından doğru bir cevap verilmemiştir. Bu makinenin akibeti hala belli değildir.  Halkın vergileri ile yapılan bir yatırımın hesabını veremeyen,  halkın kaynaklarını israf eden, açıkça  yalan söyleyen bir belediye başkanı istemiyoruz ! 

3) Akyaka Belediye Yönetimi, Akyaka Vizyonunu gerçekleştirmek üzere halkın katılımı ile hazırlanan ve 2008 – 2010 yıllarını kapsayan stratejik plana neredeyse hiçbir şekilde uymayarak, plansız, programsız uygulamalarla Akyaka Vizyonuna yaklaşmak yerine her geçen gün uzaklaşılmasına neden olmaktadır. Plan uygulamaları,  dönemin sonunda belediye yönetimi tarafından halkın, kent konseyinin ve sivil toplum örgütlerinin değerlendirmesine sunulmamıştır. Bu plan hiçbir değerlendirmeden geçirilmeksizin başlığı 2010-2012 Stratejik Planı olarak değiştirilmiş ve içeriği nerdeyse aynı kalmıştır. Bu açıkça eski plan döneminin çok büyük oranda başarısız olduğunu göstermekte, Kent Konseyinin değerlendirme raporu da bu görüşü desteklemektedir.  Halkın taleplerini dikkate almayan, planlı çalışma becerisi gösteremeyen, katılımcılık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerini yerine getirmeyen bir belediye yönetimi istemiyoruz !

 4) Maliye lojmanı yanında belediye tarafından açılan çukur su dolu olarak aylarca halkın can güvenliğini tehdit etmiş, oluşturduğu çirkin görüntü nedeni ile turizmi olumsuz etkilemiştir. Vatandaşların şikayetleri de sözlü ve yazılı olarak defalarca belediye yönetimine iletilmesine rağmen çukur aylarca kapatılmamıştır. Kent Konseyi 7. Genel Kurul toplantısında da gündeme gelen şikeyetlerle ilgili olarak belediye başkanı Ahmet Çalca, çukuru belediye tarafından yıkılan maliye binasını herkesin görmesi için özellikle kapattırmadığını söylemiştir. Kişisel egosunu tatmin etmek adına halka eziyet çektiren bir belediye başkanı istemiyoruz !

5) Kadın Azmağı kenarında sazlıklar sökülerek, iş makineleri ile toprakla doldurulmakta, doldurulan alanlarda otopark ve ticari alan oluşturulmaktadır. Azmak içinde restoranlar tarafından oluşturulan adalarla Azmak’taki canlıların doğal yaşam alanı her geçen gün biraz daha işgal edilmekte, tahrip edilmektedir. Belediye yönetiminin bilgisi ve katkısı ile yapılan ve Özel Çevre Koruma Alanı’nın korunması ile ilgili yönetmelikleri hiçe sayan bu uygulamalarla Azmak’taki doğal yaşam her geçen gün biraz daha yok edilmektedir. Azmak Yönetim Planı hükümleri ilgili kurumlarca  onaylanmış olmasına rağmen belediye yönetimi tarafından uygulanmamaktadır   Yaptıkları ve yapmadıkları ile çevrenin katledilmesine neden olan belediye yönetimi istemiyoruz ! 

6) Akyaka’da yıllardır yaşanan çöp sorunu ile ilgili şikayetlere, çözüm önerilerine rağmen, sorun her geçen gün büyüyerek belde halkının yaşam kalitesini ve turizmi olumsuz etkilemektedir. Buna rağmen  Akyaka Belediye Yönetimi,  işlemediği artık ortada olan çağdışı yöntemlerde ısrar etmektedir. Çöp ve katı atık ayrıştırma sorununa etkin, çağdaş çözümler üretme becerisinden yoksun bir belediye yönetimi istemiyoruz !

7) Akyaka’daki trafik sorununun çözümüne katkı sağlamak üzere Atılım Üniversitesi ve Kent Konseyi katkısı ile yapılan çalışmalar sonunda plaj bölgesinde trafiğin yaya öncelikli olarak yeniden düzenlenmesi için alınan kararlar belediye tarafından gereği gibi yerine getirilmemiştir. Yaya dostu alan yaratma hedefi ile yapılan çalışmalar hiçbir şekilde bu hedefe ulaşmadığı gibi, gelişigüzel yol ortasına dikilen tabelalarla alan “tabela dostu” hale getirilmiştir. Uzman kuruluşların yaptığı değerli akademik çalışmaları uygulamadaki bilgisizliği ve isteksizliği nedeni ile yaşam kalitesini artırmaya yönelik bir katkıya dönüştüremeyen, tam tersine yaşam kalitesinin daha da kötüleşmesine yolaçan bir belediye yönetimi istemiyoruz !

8) Belediye Başkanı Ahmet Çalca, halkın huzurunda altına imza atarak taahhütte bulunmasına rağmen Akyaka Yerel Yönetim İlkelerine sadık kalmamıştır. Halka verdiği sözleri yerine getirmeyen belediye başkanı istemiyoruz !

9) Akyaka, Akyakalıların onayı ile sürdürülebilir bir kent yönetimi sağlayarak yaşam kalitesinin arttırılmasını amaçlayan Uluslararası Yavaş Kentler Birliğine üye olmasına karşın, belediye yönetimi uygulamaları ile birliğin ruhuna aykırı hareket etmektedir. Yavaş Kent  kriterlerinin yerine getirilmesi için taahhüdünü yerine getirmeyen belediye yönetimi  istemiyoruz !

10) Belediye Yönetiminin kararı ile Belediyenin Maliyeye ait alan üzerinde usulsüz ticari faaliyet yürütmesi nedeni ile Akyaka Belediyesi devlete ceza ödemeye mahkum olmuştur. Akyakalıların vergileri ile oluşan bütçe, belediye yönetiminin sorumsuz faaliyetleri nedeni ile boşa harcanmıştır. Vergilerimizi usulsüz uygulamalarla boşa harcayan  belediye yönetimini artık istemiyoruz ! 

11) Kent Konseyi 7. Genel Kurulu öncesi belediye başkanı  desteklediği aday için kent konseyi üyelerinden oy istemiş, desteklediği aday ile birlikte adeta seçim kampanyası yürütmüştür. Kent Konseyi tüzüğüne aykırı olmasına rağmen yeni kaydettirdiği üyelerin oy kullanmasını sağlamaya çalışmıştır. Kent Konseyinin demokratik işleyişine açık bir müdahele olan bu tutumu ile belediye başkanı Ahmet Çalca ayrımcı bir anlayışta olduğunu ortaya koymuştur.  Demokratik süreçlere müdahele eden bir belediye başkanı istemiyoruz !
 
Seçimle işbaşına gelen yöneticiler halka taahhütlerini yerine getirmek ve hesap vermek zorundadırlar.  Yukarıdaki maddelerin herbiri demokrasinin işlediği dünyada yöneticilerin derhal istifa etmesini gerektiren ağırlıktadır. Bu vahim yönetim zaaflarını ve  hakkında açılmış birçok yolsuzluk/usulsüzlük soruşturmalarını da dikkate alarak, Akyakalıların güvenini çoktan yitirmiş olan AKYAKA BELEDİYE BAŞKANI AHMET ÇALCA’YI  İSTİFAYA DAVET EDİYORUZ !

11 Ocak 2012 Çarşamba

Akyakalı Nail Çakırhan'ı Anlamak

‘‘ Akyakalı olmak üstüne’’


                                                                           ‘‘…Evlerinin önü mersin
                                                                                  Ah! Sular içmem bi tanem
                                                                                                    tersin tersin…     ’’
   
     
             Akyaka evleri N.Çakırhan’ın emeklilik düşlerinin ürünü mü idi yoksa dünyaya bakışının dolaylanmış bir yansıması mı idi?
              N.Çakırhan niye gelip bu sivrisinek yuvasına eski türde bir ev kondurmayı seçmişti? Bu, basit kişisel bir heves miydi, yoksa yaşantısının tabii bir sonucu muydu. Kimdi N.Çakırhan? Biografik nitelikleri sır değil,merak eden araştırıp öğrenebilir.
               Eğer yaptığı ev rüyalarının eviyse,O’nun rüyaları nelerdi acaba? Bu konuda yazılmış bir kitap bir belge bilinmiyor. Niye önemli ki N.Çakırhanın rüyaları.O’nun çok kişisel öznel şeyleriydi bunlar,karıştırıp durmanın ne anlamı olabilir.Ama gelin biz biraz rüya yorumculuğuna soyunup,Akyakayı Akyaka Yapan Adamın düşleri,özlemleri, öznel dünyası üzerine yoğunlaşalım.Neden mi? Çünki biz Akyakalıyız,ya da gerçekten Akyakalı olmak istiyorsak N.Çakırhanı iyi anlamalıyız. Aksi halde, yörenin kadim köylüsü de olsak Akyakalı sayılmayız.
                S.Freud‘culuk bizden uzak olsun! Biz rüya yorumculuğuna N.Çakırhanın evine bakarak girişelim. Öyle ya!Rüyalar uykudayken görülür ve kişi en iyi uykuyu kendi evinde çeker ve hele kendi yaptığı evde uyurken görülen rüyaların tadına doyum olmaz.
                İşe biraz tersinden bakalım.Diyelim ki biz belli türden rüyalar görmek istiyoruz.O zaman içinde o türden rüyalar görebileceğimiz bir ev yapmaz mıyız? Hani  “....Bahçesinde ebruliii.. çiçekler açan bir ev..” yaparsak  rüyalar da “ebruliii…” olmaz mı? Acaba N.Çakırhan ebruli düşler peşinde miydi, yoksa O’nun çiçeklerinin rengi başka mıydı,
araştıralım bakalım.
                İnsan en güzel en heyecanlı serüven dolu düşleri ne zaman görür. Bana sorulursa, çocukken gördüğüm düşler bir başkaydı doğrusu. Hani, darda zorda kalınca kuş olup uçuvermek, bir dağın yamacına konuvermek…vardı ya! Uçmak, gökyüzüne doğru…uzakları çok uzakları görebilmek….bulutlara karışmak…güneşi yakalamak…falan.
                 Kim çocukluğuna bir geceliğine de olsa dönüp böylesi düşlere dalmak istemez!
                 Acaba N.Çakırhan yaptığı evle çocukluğuna  dönmeyi istemiş olabilir mi? Evi incelediğimizde eski Ula-Muğla evleriyle benzerliği göze batarcasına belirgin, eski geleneksel yöre evlerinin yeni bir yorumu. İnsanın çocukluğu doğal olarak mutluluğa en yakın duran dönemdir-ağır şanssızlıklara uğramamışsa. N.Ç’ın böyle bir ev yapmasının nedenlerinden biri çocukluğunun geçtiği, sevdiği ve sevildiği insanlar arasındaki yaşamına bir özlemdi dersek, Yüksek Mimarlık zanaatını anlamamış mı oluruz. Biçimi bakımından kusursuzca yapılmış bir mekanı-bu bir saray bile olsa yaşayan bir varlık haline getiren onun içinde yaşayanlar ve yaşananlardır. Kusursuz, süslü görkemli ama soğuk ölü bir ev ile sade, içtenlikli, sıcak, yaşayan bir ev! N.Ç bu ikinci seçeneği yeğlemiş.Yani şöyle gösterişli, albenili, muhkem kapılı şato-villa benzeri bir ev değil de, aydınlık, işlevsel bir köy-kasaba evi yapmış-öte türde mekanları da yapabileceğini kanıtlamışken.
        Her yetişkin insanın yaşamında varolan ve onun geçmişini temsil eden şeye kişi niye  dönmek istesin ki. Ama eğer, diyorsak ki, çocuk, insanın geleceğidir; çocuğu ve çocukluğu özleyen geleceğini çağırmaktadır. Hal böyleyse, N.Ç.’ın kendi çocukluğunun özlemiyle yaptığı evin, gelecek üstüne olan düşleriyle ilintisi vardı. O’nun gelecek üstüne düşleri nelerdi acaba? Düşsel bir gelecek, düşsel bir ülke, dünya…Buradan N.Ç.’nın düşsever biri olduğu sonucunu da çıkarabiliriz doğallıkla-şairliği de bunu kanıtlıyor aslında .İyi ama, N.Ç. ayakları yere basmayan, hayaller aleminde yaşayan bir ayyaş mı idi. Pek sayılmaz. Yaşamı ve mücadeleleri göz önüne alınınca, sıkı sıkıya gerçekci bir kişi olduğu da ortada. Peki Akyaka’ya gelip o evi inşa edişi niye? ’Hastalık,yorgunluk vs’ gibi fizyolojik etkenlerin yanı sıra, acaba düşlerini, şiirini elden kaçırmamak, onları koruyup sürdürmek, çoğaltmak yaymak, benimsetmek vs. olamaz mı. Zira yaptığı tek ev kendi evi olsaydı, sadece kişisel dertlerine derman niyetiyle yetinebilecekken, yöreye benzer evler kondurmakta hiç isteksiz davranmamış-Hem de yap-sat zihniyetine kapılmadan. N.Ç.’ın Akyaka’ya gelişi basit bir sağlık sorunu gibi gözükse de yaşamının geri kalanını bu yörede geçirmiş olması, konunun daha derin olduğunun dışavurumudur. Kişisel yaşamı ve varoluş mücadelesi ile geleceğin toplumu düşleri arasında bir bağ olduğu nasıl yadsınabilir. Bizim gibi az gelişmiş  bir ülkede böylesi düş ve düşüncelere sahip olmak, hele onlara yakın düşen bir hayatı sürdürmek ne menem şeydir. Az gelişmiş ülkede çocuk olmak ne demektir, düşlerinin peşinden koşmanın bedeli nedir? Bunu Nail Çakırhan’ın yakın arkadaşı, yoldaşı Nazım Hikmetin dizelerinden izlersek…
                        Hoş geldin bebek
                         Yaşama sırası sende
                         Senin yolunu gözlüyor kuşpalazı boğmaca…
                                 …İnce hastalık..kalp enfarktı falan
                                  …İşsizlik açlık
                                      Kara sevda ayyaşlık….
                         Polis copu hapishane kapısı falan..”   diye sürüp gider.

              Biz yine iyimserliğe uzak düşmeyelim, düş kuşunu ürkütüp kaçırmayalım.
              Bir düşünürün sorusuyla devam edelim; “…söyleyin bana dostlarım, bir aslanın yapamayacağı ama bir çocuğun elinde olan nedir?”
               Demek ki N.Ç’ın bu sivrisinek, börtü böcek ülkesine gelip yuva kurması eyleminde geçmiş ve gelecek birleşmiş, iç içe geçmiş gibi görünüyor. Bu birleşmenin yöre insanınca yaygın kabul görüşü de ayrıca anlamlı.
               Ev’in bir “Ruhu” varsa ve içinde yaşayanlara yansıyorsa, onlar farkında olmasalar da Akyaka Düşlerine ya da Düşlerin Akyakasına katılmış olacaklardır.
               Düşsel ülke, bilindiği üzere ,insanı hep kendine çekmiştir. Öyle ki bunu yaşama geçirmeye çalışmış olanlar hiç te az değildir tarihte. Evet…! Utopia‘dan sözediyorum. Akyaka bir Utopia da acaba biz farkında mı değiliz? N.Ç. bir ütopya yaratmak amacıyla seçmiş olmasın bu yöreyi!
                Öte yandan ‘garip bir rastlantı eseri’, Akyaka artık bir Cittaslow. Cittaslow da bir tür Ütopia olmasın sakın. Değil mi ki, Cittaslow egemen olan yaşama biçimine bir itirazı, karşı çıkışı simgeliyor, Ütopyalar da gönüllerdeki toplumun bir hayali ve dilegelişidir zaten.
                Tamam…! Şimdi bütün taşlar yerine oturuyor.
                 Köyümüzün adında bir küçük değişiklik yapıp ona artık CITTASLOW ÜTOPYAKA diyelim mi?
                 Bunu anlamsız hatta komik bulanlar olabilir belki. Onlara alçakgönüllülükle, birilerinin Akyaka’ya cennet sıfatını sık sık layık gördüklerini hatırlatalım. Gönlümüz bu dünyaya ve yaşama bağlı kalmaktan yana eğilim gösteriyorsa, ÜTOPYAKA daha gerçekci bir ad olmaz mı?
                                                                                                                      Alp Tekin