23 Mayıs 2012 Çarşamba

Seve Seve Öldürmek !


        “Eşimi seve seve öldürdüm. Pişman değilim. Boşandığı kişiyle görüşmeye devam ediyordu.”

        Öyle sanıyorum dünyanın hiçbir yerinde böyle bir gerekçeyle cinayet işlenmez. Adam öylesine pişkin ki, pişman olmadığını söylüyor. Daha da ilginci “ seve seve öldürdüm” diyor.

        Her gün benzeri bir dolu olayın yaşandığı, kadına şiddet uygulamalarının her geçen gün daha da arttığı ülkemizde insanlar neyi, kimi, nasıl severler ve sevdiklerini nasıl öldürürler, yeniden ve toplumun her kesiminde sorgulanması gerekir diye düşünüyorum.

        Çünkü Türkiye de insanlar çok sevdikleri için öldürüyorlar çoğu zaman. Bazan da öldürmekten beter ediyorlar.

        Geçmişte uğruna ölümleri göze aldığımız kişi ya da örgütleri, değerleri en küçük bir yanlışını gördüğümüzde yerden yere vuruyor, öldürmekten beter ediyoruz. Kaldı ki yanlış olduğuna da kendimiz karar veriyor, hiçbir araştırmaya, sorgulamaya gerek duymadan yargısız infazı gerçekleştirebiliyoruz.

        Çocuklarımızı çok seviyoruz, onları özgür bireyler olarak yetiştirmek yerine kendimize benzetmeye çalışıyoruz.

        Eşlerimizi çok seviyoruz, onlara hayatı zindan etmekte üstümüze yoktur. Sevgililerimize tahakküm etmekten vahşi bir zevk alırız.

        Hayvanları sevdiğimizi sanırız, aslında sevdiğimiz kendi egolarımızdır, öyle olunca da canımız sıkıldığında o güzelim kedileri, köpekleri sokaklarda bırakıp gideriz.

        Sözde doğaya vurgunuzdur ama onu korumak için kılımızı kıpırdatmadığımız gibi özel zevk ve hobilerimiz, rahat ve çıkarlarımız için gerektiğinde onlara en büyük zararı yine bizler veririz.

        Yaşadığımız yerleri hepimiz çok severiz ama buraları daha yaşanır kılmak, güzelleştirmek, çağdaş, temiz ve düzenli bir kent haline getirmek için görev almaktan ısrarla kaçarız.

        Ülkemize tutkunuzdur ama o “ çok sevdim, öldürdüm” diyen çılgın aşık gibi ne doğasına, ne kültürel değerlerine, ne tarihine sahip çıkmayız. Sahip çıkmayı da çoğu zaman, o şark kafasıyla ırza geçmek olarak algılarız.

        Cumhuriyeti çok severiz ama demokrasiyi asla!

        Cumhuriyetin temel değerleri diye diye demokrasiyi, özgürlükleri görmezden gelir, yenilenmeye, değişime karşı çıkarız.

        İnsan hakları, eşitlik, adalet diye ortalığa düşer ama kendimiz gibi düşünmeyen, bizim gibi giyinmeyen, bizden olmayana düşman kesilir; fikirlerini yok etmeye, daha olmadı öldürmeye kalkışırız.

        Atatürk’ü çok severiz, hatta taparız neredeyse ama yaptığımız her kötülüğü, her çirkinliği onunla perdelemekten, kişisel hırs ve çıkarlarımız, siyasi geleceğimiz için kullanmaktan geri durmayız.

        Mustafa Kemal bir zamanlar Mersin’ e yaptığı bir ziyarette vatandaşlara seslenirken şöyle der.” Sevgili Mersin’liler, hanımlar, beyler; lütfen bu güzel kente Mersin’e sahip çıkın.” Yıllar önce bir konferansta bir öğretim üyesi bu örneği verdikten sonra söylemişti.”Bizim kültürümüzde sahip çıkmak ırza geçmektir, Mersinliler de çok sevdikleri kentlerine sahip çıkacağız derken ırzına geçtiler.

        Tanrıya inanır, peygambere biat ederiz ancak her fırsatta kendimize yeni peygamberler, tapınacak yeni tanrılar yaratırız.

        Seve seve öldürme kültürü gelişkin bir toplumda, bu kadar çok faili meçhul cinayetlerin, toplu katliamların, işkencelerin ve de her fırsat bulduğunda darbe yapmaya yeltenen zalimlerin olmasından daha doğal ne olabilir ki?

        O zaman da insanın “ne olur sevmeyin beni!” diyesi geliyor.

        Eski eşiyle görüştü diye karısını öldüren bir cani haberinden sonra sizde sizi çok sevenlere kuşkuyla bakmaz mısınız?

        Bu ülkeye kim ne kötülük yaptıysa sorun ona, ülkeyi çok seviyordur. Sevdiğiniz ister çocuk, ister kadın, ister doğa ya da hayvan olsun. Ve hatta önemsediğiniz değerler, uğruna hayatınızı feda ettiğiniz idealleriniz, inançlarınız olsun, gün geliyor onları yine bizler kendi ellerimizle öldürüyoruz.

Halkını çok sevdiği için onu özgürlüklerinden yoksun bırakan, en doğal hak ve taleplerini yerine getirmeyi siyasal hesapları için pazarlık konusu yapan politikacılar, ne olur sevmeyin bizleri.

        Artık sevilmekten korkar olduk!
Ayhan Ongun