21. Mart 2013 tarihinde Kadın Azmağı ve Akçapınar Azmaklarının Kıyı Kanununun
Uygulamasına Yönelik Yönetmeliğine eklenerek koruma statüsü kazandırılması için
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verdiğimiz 60 imzalı
dilekçeye Bakanlığın Mekansal
Planlama Genel Müdürlüğünden olumlu cevap geldi.
Cevapta; talebimizin Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinde yapılacak
değişiklik çalışmasında dikkate alınacağı bildiriliyor (Cevabın kopyası aşağıdadır).
Henüz fiili durumda bir değişiklik olmasa da, bu cevabı ihtiyatla karşılayacağımız bir olumlu adım olarak görmek mümkün. Bu gelişmenin Akyaka'daki tüm doğa tahribatlarının ve imar suistimallerinin önüne geçilmesi için bir başlangıç olmasını umuyoruz. Yapacak o kadar çok iş var ki ! Doğanın korunması konusunda gerçekten samimiysek, önce kendimizin, kurumlarımızın ve yasalarımızın neden olduğu tahribatlarla yüzleşmek, onları değiştirmekle işe başlamamız gerekiyor.
Bizlerin, belde sakinlerinin dahil edilmediği, yerel yöneticilerin kapalı kapılar arkasında kendi kendine karar verdiği, hesap vermeyen, şeffaf olmayan yerel yönetim anlayışı ile ne Cittaslow, ne Unesco Dünya Mirası Listesi, bunlar kolaylıkla içi boş birer ticari markaya dönüştürülebiliyor. Akyaka, ne yazık ki ülkemizde çokça görülen bu tür yozlaşmanın en çarpıcı örneği olarak önümüzde duruyor.
Doğayı artık insanın hizmetindeki bir meta gibi görmekten vaz geçip, sömürmeye son vermek, insanın doğanın bir parçası olduğu, onunla uyumlu hareket ettiği bir kültür değişikliğini sağlayamadığımız sürece, "sürdürülebilirlik", "gelecek kuşakların hakları", "torunlarımızdan kalan miras", vs. gibi parlak sözler, bizzat sebep olduğumuz doğanın yıkımının örtüsü olmanın ötesinde bir anlam ifade etmeyecektir. Bu durum devam ettiği takdirde Akyaka'nın geleceği, Belediyenin Azmak Kıyı Bandı projesini tanımlarken (neyse ki AYYP'nin girişimi ile durduruldu) çok güzel "itiraf" ettiği gibi, doğal yaşamı ortadan kaldırıp yerine "doğalmış hissi veren" bir eğlence parkına dönüşmek olacaktır. Buna izin vermemeli, doğamıza, kent hakkımıza sahip çıkmalıyız. Bunu ancak hep birlikte başarabiliriz.
Serdar Denktaş
Henüz fiili durumda bir değişiklik olmasa da, bu cevabı ihtiyatla karşılayacağımız bir olumlu adım olarak görmek mümkün. Bu gelişmenin Akyaka'daki tüm doğa tahribatlarının ve imar suistimallerinin önüne geçilmesi için bir başlangıç olmasını umuyoruz. Yapacak o kadar çok iş var ki ! Doğanın korunması konusunda gerçekten samimiysek, önce kendimizin, kurumlarımızın ve yasalarımızın neden olduğu tahribatlarla yüzleşmek, onları değiştirmekle işe başlamamız gerekiyor.
Bizlerin, belde sakinlerinin dahil edilmediği, yerel yöneticilerin kapalı kapılar arkasında kendi kendine karar verdiği, hesap vermeyen, şeffaf olmayan yerel yönetim anlayışı ile ne Cittaslow, ne Unesco Dünya Mirası Listesi, bunlar kolaylıkla içi boş birer ticari markaya dönüştürülebiliyor. Akyaka, ne yazık ki ülkemizde çokça görülen bu tür yozlaşmanın en çarpıcı örneği olarak önümüzde duruyor.
Doğayı artık insanın hizmetindeki bir meta gibi görmekten vaz geçip, sömürmeye son vermek, insanın doğanın bir parçası olduğu, onunla uyumlu hareket ettiği bir kültür değişikliğini sağlayamadığımız sürece, "sürdürülebilirlik", "gelecek kuşakların hakları", "torunlarımızdan kalan miras", vs. gibi parlak sözler, bizzat sebep olduğumuz doğanın yıkımının örtüsü olmanın ötesinde bir anlam ifade etmeyecektir. Bu durum devam ettiği takdirde Akyaka'nın geleceği, Belediyenin Azmak Kıyı Bandı projesini tanımlarken (neyse ki AYYP'nin girişimi ile durduruldu) çok güzel "itiraf" ettiği gibi, doğal yaşamı ortadan kaldırıp yerine "doğalmış hissi veren" bir eğlence parkına dönüşmek olacaktır. Buna izin vermemeli, doğamıza, kent hakkımıza sahip çıkmalıyız. Bunu ancak hep birlikte başarabiliriz.
Serdar Denktaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder