19 Aralık 2013 Perşembe

Gökovalılar taş ocakları ve beton santrallarına karşı ayakta !


Gökova Beldesi Dere Mevkiinde halihazırda taşocağı faaliyeti yürüten Özmet Makine Sanayi ve Ticaret Ltd. Şirketini faaliyet alanını genişleterek  aynı yerde bir de beton santralı kurmak için ruhsat alma sürecini başlattı.  ÇED Raporu gerektiren süreçte bugün “Halkı Bilgilendirme Toplantısı” yapılması planlanmıştı. Gökova Beldesinin 3 km uzağında Marmaris Kavşağında bulunan Adile Mermeci Lisesinde yapılan toplantıya Gökova ve Akyaka’dan yaklaşık 80 kişi katıldı. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü temsilcisinin giriş konuşmasından sonra salona gelenler halkı bilgilendirmek için olduğu söylenen toplantının adeta halktan kaçırılarak belde dışında bir yerde yapılmasını protesto ettiler. Toplantıya gelenler santralın yapılmasını istemediklerini, şirket yetkililerinin sunum yapmasına da gerek olmadığını söylediler ve toplantı salonunu birlikte terk ettiler. Daha sonra araçlara binerek taş ocaklarının olduğu bölgeye giderek sembolik olarak yolu kısa süreli kapattılar ve belde meydanındaki kahvede toplandılar. Belde sakinleri beldelerinin bitişiğinde faaliyet gösteren taş ocaklarına ve beton santrallarına karşı sonuna kadar mücadele etme kararı aldılar.

Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesinin hemen sınırında uzun zamandan beri faaliyet gösteren taş ocakları ve beton santralı doğaya büyük zarar verirken, tarım ve hayvancılığı da olumsuz etkilemekte. Zeytin Koruma Yasasına aykırı olarak yürütülen faaliyetler zeytinlikleri yok ederken çam ormanları da yok ediliyor. Köylüler çalışmalar sırasında Idyma antik kentine ait kaya mezarlarının da tahrip edildiğini bildiriyorlar. Yerleşim yerinin bitişiğinde patlatılan dinamitler, malzeme taşımak için beldenin içinden geçen ağır vasıtaların çıkardığı gürültü ve toz rahatsızlığı daha da katlanılmaz hale getirmekte. Belde halkının taş ocaklarının faaliyetlerinin durdurulmasına yönelik daha önce verdikleri toplu dilekçeler sonuçsuz kalmıştı. Ancak bu kez sonuna kadar gitmekte kararlılar. Mücadele şimdi başlıyor !..


27 Kasım 2013 Çarşamba

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Akyaka Dayanışması'nın Dilekçesine Cevabı

Akyaka Dayanışması'nın 7 Ekim 2013 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verdiği 26.824 imzalı dilekçesi ile ilgili olarak Tabiat Varlıklarını Koruna Genel Müdürlüğünden gönderilen yazı. Akyaka Dayanışması'nın dilekçesinde dile getirdiği taleplere ve diğer hukuksuzluklarla ilgili iddialarına yanıt niteliğinde değil, daha ziyade Akyaka Belediyesi'nin dilekçesine verilen cevabın kopyası paylaşılmış. Akyaka Dayanışması'nın iddiaları ve talepleri ile ilgili dilekçesinin yanıtının daha sonra Meclis Dilekçe Komisyonu kanalı ile veya doğrudan Bakanlık tarafından verilmesi bekleniyor.




TBMM Dilekçe Komisyonu'ndan Cevap

11 Ekim 2013 Cuma

Akyaka Dayanışması'nın TBMM'ye Dilekçesi

Sayın Milletvekilleri                                                                                       08.10.2013

Lütfen Özel Çevre Koruma Bölgesi Akyaka’nın betonlaşmasına izin vermeyin !

Gökova Özel Çevre Koruma Alanında, Akyaka Belediyesi sınırları içinde yer alan 19.300 m2 büyüklüğünde bir zeytinlik alan (3841 no.lu parsel) Akyakalıların haberi olmadan Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca (ÖİB) özelleştirme programına alınmıştır. Daha sonra ÖİB tarafından yapılan uygulama imar planı değişikliği resmi gazetede yayınlanmak suretiyle onaylanmıştır. Ayrıca zeytin yetiştirme alanı olmasına karşın bu alan, tapu kaydı hukuka aykırı şekilde “arsa”ya dönüştürülerek “Zeytin Koruma Yasası” olarak bilinen ve zeytin yetiştirme alanlarının korunmasını öngören yasanın da koruması dışına çıkarılmıştır.

Diğer yandan Çevre Kanunu 9/d maddesinde Özel Çevre Koruma (ÖÇK) Bölgesi olarak ilan edilmiş alanlarda İmar Kanunu’nun 9. Maddesi hükümlerinin geçerli olmadığı belirtilmektedir. Hal böyleyken, plan değişikliği yapma yetkisini bu maddeden alan ÖİB, ÖÇK Bölgesi içinde yer alan Akyaka’da plan değişikliği yapmak suretiyle yetkisini aşmıştır.

Akyaka, Özel Çevre Koruma Alanı olarak doğanın korunmasının öncelikli olduğu bir bölgedir.  Aynı zamanda Uluslararası Yavaş Kentler Birliği (Cittaslow) üyesi olan Akyaka, katılımcı yerel yönetim anlayışı içinde, doğal ve kültürel değerlerin gelecek kuşaklara korunarak devredildiği, insanla doğanın uyum içinde birlikte var olabildiği, yaşam kalitesi yüksek bir belde  olmayı hedeflemiştir. Bu hedef, Akyakalıların birlikte oluşturdukları “Akyaka Vizyonu”nu temel almaktadır. Yavaş Kent Akyaka, doğayı ranta feda ederek büyümeyi öngören imar planları ile yönetilmek, kimliğini hızla yitiren bir belde olmak istemiyor. 

TALEPLERİMİZ:
1) ÖİB tarafından yasaya aykırı olarak yapılan plan değişikliği iptal edilmeli ve tüm Akyakalıların ortak yararlanma hakkı olan bu kamusal alanın imar plan yetkisi Akyaka Belediyesi’ne devredilmelidir. Akyaka Nazım İmar Planı değiştirilerek 3841 no.lu parselde yapılaşmaya izin veren imar plan hükümleri kaldırılmalıdır. 3841 no.lu parselin tapu kaydı “zeytinlik” olarak düzeltilerek üzerindeki zeytin ağaçları yeniden yasal korumaya alınmalıdır.

2) Kentin gerçek sahiplerinin o kentte yaşayanlar olduğundan hareketle, 3194 Sayılı İmar Kanunu, imar planlarının yapım ve değiştirilmesi süreçlerine yerel halkın etkin katılımını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

3) ÖÇK Bölgeleri ve her türlü doğa koruma alanlarının “üstün kamu yararı” gerekçesiyle yatırıma açılabilmesini öngören ve yaasalaşmak üzere TBMM gündemine getirildikten sonra geri çekilen “Biyo-Çeşitliliği Koruma Yasası” tamamen geri alınmalıdır.

Biz, aşağıda imzası bulunanlar (26.824 kişi), bu taleplerimiz için gereğini bilgilerinize saygılarımızla arz ederiz.

(İmzalar TBMM Dilekçe Komisyonu’na 8.10.2013 tarihinde teslim edilmiştir, numarası: 17027)

Akyaka Dayanışması

9 Ekim 2013 Çarşamba

Akyaka Dayanışması’nın TBMM Görüşmeleri

Akyaka’dan Ankara’ya bisikletlerle yolculuğumuz 6 Ekim’de Yüksel Caddesinde İnsan Hakları Anıtı önünde yaptığımız basın açıklaması ile tamamlandı.

Yolcuğumuzun sonunda "Akyaka Betonlaşmasın" başlıklı imza kampanyamızda topladığımız 26.824 imzayı 8 Ekim’de TBMM Dilekçe Komisyonu’na teslim ettik. Gelişmeler tarafımıza bildirilecek.

7 Ekim’de taleplerimizi içeren dilekçemizi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ilettik. 7-8 Ekim tarihlerinde Meclis’e giderek Meclis'te grubu bulunan tüm siyasi partilerin temsilcileri ile görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerin özeti aşağıdadır:

CHP:
Muğla Milletvekili Tolga Çandar ile henüz yolculuğumuz sırasında telefonla görüştük ve 8 Ekim için görüşme sözü aldık. Ancak 8 Ekim’de Tolga Çandar’a telefonla ulaşamadık, sekreterine Meclise varışımızla ilgili bilgi vermemize karşın geri dönüş olmadı.

Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan  ile 8 Ekim’de görüştük. Mücadelemizi ve taleplerimizi içeren dilekçemizi verdik. Ömer Bey mücadelemizin takipçisi olacağı, özellikle  Muğla ve Ula Belediye Başkanlıkları nezdinde taleplerimiz doğrultusunda temaslarda bulunacağı sözünü verdi.

Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in sekreterine görüşme talebimizi ilettik. Geri dönüş olmadı.

Çevre Komisyonu üyesi Melda Onur ve Danışmanı Ender Doğan ile mücadelemizi ayrıntılı görüşme fırsatı bulduk. Melda Hanım mücadelemize yürekten destek verdiğini ve taleplerimizle ilgili  meclise soru önergesi vermek için gerekeni yapacağını bildirdi. Melda Hanım ayrıca Azmakların Kıyı Kanunu kapsamına alınması ile ilgili  olarak Nisan ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verdiğimiz dilekçemize verilen olumlu cevabın gereğinin yapılması, Akyaka Belediyesi'nin ormanda neden olduğu ekolojik tahribat nedeni ile Belediye'ye kesilen cezasın sorumlularına yansıtılması ile ilgili CHP Genel Başkanlığı'na Akyakalıların gönderdiği çoklu imzalı dilekçeyi de takip etme sözü verdi.


AKP:

Muğla Milletvekili Yüksel Özden ile yurtdışında olduğu için görüşülemedi, dilekçemiz danışmanı Selçuk Bey’e verdik. Selçuk Bey Akyaka’nın doğasının korunmasını çok önemsediklerini ve taleplerimiz doğrultusunda Yüksel Bey ile görüşeceğini söyledi.

Muğla Milletvekili Ali Boğa ve Danışmanı Cemal Akkuş ile mücadelemizi ayrıntılı görüştük. Cemal Bey, özelleştirme sürecinde Akyaka Belediyesi kaynaklı iddialarla ilgili bizzat ayrıntılı çalışma yaptığını, Ali Bey de Akyaka İmar Planı’na aykırı bir yapılaşma olmamasının garanti edilmesi için çalışma yaptıklarını, Akyaka Dayanışması olarak bizlerin yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya koyduğumuz hukuksuzlukların (Zeytinliğin Akyaka İmar Planı ile imara açılması, tapu kaydının zeytinlikten arsaya dönüştürülmesi) kendileri için yeni bilgiler olduğunu, hukuka aykırı hiçbir girişimin arkasında olmayacaklarını, bu anlamda yargının vereceği kararın gereğinin yapılması için çalışacakları sözünü verdi. Cemal Bey Azmakların Kıyı Kanunu kapsamına alınması için verdiğimiz dilekçe ile de bizzat ilgilenme sözü verdi. Gerekli bilgileri kendisi ile paylaştık ve süreçle ilgili bizi bilgilendireceğini söyledi.

BDP:

Çevre Komisyonu üyesi Mardin Milletvekili Erol Dora’nın danışmanı Altan Sungur ile sorunumuzu ve taleplerimizi ayrıntılı olarak görüştük. Altan Bey Erol Bey’in yurtdışında olmasına karşın kendisi ile mücadelemiz ve ziyaretimizle ilgili olarak telefon görüşmesi yaparak taleplerimizin Meclise yansıması için gereken çalışmayı yapma sözü verdiğini bildirdi. Altan Bey’e hukuki süreç ile ilgili ayrıntılı bilgi paylaştık ve daha sonra telefonla bize Melda Onur’un Danışmanı Hande Hanım ile Meclis'e soru önergesi verilmesi konusunda birlikte çalışmayı kararlaştırdıklarını bildirdi.

MHP:
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan yurtdışında olduğu için görüşemedik, dilekçemizi sekreterine bıraktık.


Diğer Görüşmeler:
  • Meclis basın muhabirleri ile görüştük; T24, Hayat TV ve Bianet haberlerimizi yayınladı.
  • Başbakan Danışmanı Yiğit Bulut’a dilekçemizin bir kopyasını verdik










7 Ekim 2013 Pazartesi

Akyaka Dayanışması'nın Çevre ve Şehircilik Bakanlığına Dilekçesi

Sayın Erdoğan Bayraktar                                                                                    07.10.2013

Lütfen Özel Çevre Koruma Bölgesi Akyaka’nın betonlaşmasına izin vermeyin !

Gökova Özel Çevre Koruma Alanında, Akyaka Belediyesi sınırları içinde yer alan 19.300 m2 büyüklüğünde bir zeytinlik alan (3841 no.lu parsel) Akyakalıların haberi olmadan Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca (ÖİB) özelleştirme programına alınmıştır. Daha sonra ÖİB tarafından yapılan uygulama imar planı değişikliği resmi gazetede yayınlanmak suretiyle onaylanmıştır. Ayrıca zeytin yetiştirme alanı olmasına karşın bu alan, tapu kaydı hukuka aykırı şekilde “arsa”ya dönüştürülerek “Zeytin Koruma Yasası” olarak bilinen ve zeytin yetiştirme alanlarının korunmasını öngören yasanın da koruması dışına çıkarılmıştır.

Diğer yandan Çevre Kanunu 9/d maddesinde Özel Çevre Koruma (ÖÇK) Bölgesi olarak ilan edilmiş alanlarda İmar Kanunu’nun 9. Maddesi hükümlerinin geçerli olmadığı belirtilmektedir. Hal böyleyken, plan değişikliği yapma yetkisini bu maddeden alan ÖİB, ÖÇK Bölgesi içinde yer alan Akyaka’da plan değişikliği yapmak suretiyle yetkisini aşmıştır.

Akyaka, Özel Çevre Koruma Alanı olarak doğanın korunmasının öncelikli olduğu bir bölgedir.  Aynı zamanda Uluslararası Yavaş Kentler Birliği (Cittaslow) üyesi olan Akyaka, katılımcı yerel yönetim anlayışı içinde, doğal ve kültürel değerlerin gelecek kuşaklara korunarak devredildiği, insanla doğanın uyum içinde birlikte var olabildiği, yaşam kalitesi yüksek bir belde  olmayı hedeflemiştir. Bu hedef, Akyakalıların birlikte oluşturdukları “Akyaka Vizyonu”nu temel almaktadır. Yavaş Kent Akyaka, doğayı ranta feda ederek büyümeyi öngören imar planları ile yönetilmek, kimliğini hızla yitiren bir belde olmak istemiyor. 

TALEPLERİMİZ:
1) ÖİB tarafından yasaya aykırı olarak yapılan plan değişikliği iptal edilmeli ve tüm Akyakalıların ortak yararlanma hakkı olan bu kamusal alanın imar plan yetkisi Akyaka Belediyesi’ne devredilmelidir. Akyaka Nazım İmar Planı değiştirilerek 3841 no.lu parselde yapılaşmaya izin veren imar plan hükümleri kaldırılmalıdır. 3841 no.lu parselin tapu kaydı “zeytinlik” olarak düzeltilerek üzerindeki zeytin ağaçları yeniden yasal korumaya alınmalıdır.

2) Kentin gerçek sahiplerinin o kentte yaşayanlar olduğundan hareketle, 3194 Sayılı İmar Kanunu, imar planlarının yapım ve değiştirilmesi süreçlerine yerel halkın etkin katılımını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

3) ÖÇK Bölgeleri ve her türlü doğa koruma alanlarının “üstün kamu yararı” gerekçesiyle yatırıma açılabilmesini öngören ve yasalaşmak üzere TBMM gündemine getirildikten sonra geri çekilen “Biyo-Çeşitliliği Koruma Yasası” tamamen geri alınmalıdır.

Biz, aşağıda imzası bulunanlar (26.824 kişi), bu taleplerimiz için gereğini bilgilerinize saygılarımızla arz ederiz. (İmzalar TBMM Dilekçe Komisyonu’na 8.10.2013 tarihinde teslim edilmiştir, numarası: 17027)

Akyaka Dayanışması
İletişim: Serdar Denktaş 

6 Ekim 2013 Pazar

Akyaka Dayanışması Basın Açıklaması, Ankara, 6 Ekim 2013


Özel Çevre Koruma Bölgesi Gökova’da bulunan Akyaka’da özelleştirilen ve imara açılmak istenen kamu arazisi zeytinliğimizi korumak için Akyaka Dayanışması olarak başlattığımız mücadelede bugün yeni bir aşamaya daha geldik. Mücadele sürecimizin bir parçası olarak “Akyaka Betonlaşmasın” adı altında yürüttüğümüz imza kampanyasında topladığımız imza sayısı 30 bini buldu. Topladığımız imzalarla 27 Eylül’de Akyaka’dan bisikletle yola çıkarak bugün 6 Ekim’de Ankara’ya ulaştık. Yarın bu imzaları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yine bisikletle giderek ileteceğiz. Ayrıca TBMM’nde de gerekli görüşmelerimizi yapacağız.
Yolculuğumuz boyunca uğradığımız yerleşim birimlerinde bize destek vererek dayanışma gösteren tüm kurum, kuruluş ve yurttaşlara teşekkür ediyoruz.

Bisikletlerimizde taşıdığımız flamalarla üç talebimizi simgeleştirdik. Bunlar;
Zeytin :
Kamusal alan olan 19.300 m2lik bir zeytinlik, önce Zeytin Koruma Kanunu’a aykırı bir şekilde imara açılmış, ardından tapu kaydı zeytinlikten arsaya dönüştürülmüş, daha sonra da Çevre Kanuna aykırı şekilde özelleştirilme kapsamına alınmıştır. Birinci talebimiz, işlenen hukuksuzlukların düzeltilmesi ve bu kapsamda Akyaka’da 3841 no.lu parselin özelleştirilmesinden vazgeçilmesidir. Ayrıca, imar planı değişikliğine gidilerek burası konut alanı olmaktan çıkarılmalıdır, üzerindeki zeytin ağaçlarına zarar verilmeden herkesin yararlanabileceği kamusal alan niteliği korunmalıdır.
Söz:
3194 sayılı İmar Yasası kentlerin imar plan yapım sürecinden halkı dışlamaktadır, anti-demokratiktir, dayatmacıdır. İmar Yasası halkın daha en başından planlama süreçlerine katılmasına elverecek biçimde yeniden düzenlenmelidir!
Su:
Yalnızca Özel Çevre Koruma Bölgesinde yer alan Akyaka için değil tüm doğa koruma alanlarının korkulu rüyası Tabiatı ve Biyo Çeşitliliği Koruma(ma) Yasa Tasarısı geri çekilmelidir. Zira bu yasa geçerse, “üstün kamu yararı” adı altında tüm korunan alanlar yapılaşmaya, imara ve yatırımlara açılarak rant alanlarına dönüştürülebilecektir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan doğrudan muhatabı olduğu bu üç talebimize duyarlılık göstermesini talep ediyoruz. Demokratik, katılımcı bir İmar Kanunu yapılması, “Tabiatı ve Biyo Çeşitliliği Koruma(ma) Yasa Tasarısı”nın tamamen geri çekilmesi için harekete geçilmesi, Türkiye’nin her yerinde işlenmekte olan kent ve doğa hakkı ihlallerinin giderilmesi yönünde demokratik bir adım olacaktır.
Konuyla ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarını ve siyasi partileri göreve davet ettiğimizi de bu vesileyle dile getirmek istiyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.


Akyaka Dayanışması, Ankara

4 Ekim 2013 Cuma

Akyaka Dayanışması’nın bisikletlileri 6 Ekim’de Ankara’da


Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Akyaka beldesinde  kamu arazisi bir zeytinliğin imara açılmasına ve özelleştirilmesine karşı Akyaka Dayanışması’nın başlattığı mücadelede toplanan imzaları Ankara'ya ulaştırmak üzere üç bisikletli 27 Eylül’de Akyaka’dan  yola çıktı.

Akyaka Dayanışması üyeleri,  Muğla, Denizli, Dazkırı, Afyon, Kütahya, Eskişehir, Sivrihisar, Polatlı üzerinden Ankara’ya 6 Ekim Pazar günü ulaşacaklar. Akyakalı bisikletlilere destek vermek üzere başka bisikletliler de Eskişehir’den itibaren katılıyorlar. Bisikletli grup, pazar günü saat 08:00’de Polatlı’dan hareket edecek ve 12:00’de Ankara'ya 15 km uzaklıktaki Konutkent kavşağına ulaşacak. Ankaralı bisikletliler, grubu burada karşılayarak birlikte Yüksel Caddesine pedal çevirecekler. Akyaka Dayanışması üyeleri 6 Ekim'de saat 14:00’de Yüksel Caddesinde İnsan Hakları Anıtı nın önünde bir basın açıklaması yapacak.
Akyaka Dayanışmasının Çevre ve Şehircilik Bakanlığından üç talebi var:

1) Bir dizi hukuksuzluk içeren süreçlerde kamusal alan olan 19.300 m2lik  bir zeytinlik imara açılmış, şimdi de özelleştirilmek istenmektedir. Hukuki mücadele süreci de başlattığımız bu  hukuksuzlukların bir an önce düzeltilerek Akyaka’da 3841 no.lu parselin özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir. İmar değişikliğine gidilerek konut alanı olmaktan çıkarılmalı, üzerindeki zeytin ağaçlarına zarar vermeden hem Akyakalıların hem de Beldenin ziyaretçilerinin ortak yararlanabileceği biçimde, halkın katılımıyla yeniden değerlendirilmeli, kamusal alan niteliği korunmalıdır.

2) 3194 sayılı İmar Yasası kentlerin imar plan yapım sürecinden halkı dışlamaktadır,  anti-demokratiktir,  dayatmacıdır. İmar Yasası halkın daha en başından planlama süreçlerine katılmasına elverecek biçimde yeniden düzenlenmelidir.

3) Yalnızca Özel Çevre Koruma Bölgesinde yer alan Akyaka için değil tüm doğa koruma alanlarının korkulu rüyası  Tabiatı ve Biyo Çeşitliliği Koruma(ma) Yasa Tasarısı geri çekilmelidir. Zira bu yasa geçerse, “üstün kamu yararı” adı altında tüm korunan alanlar yapılaşmaya, imara ve yatırımlara açılarak rant alanlarına dönüştürülebilecektir.

Akyaka Dayanışmasının change.org üzerinden düzenlediği imza kampanyasında bugüne kadar 24.000, Muğla bölgesi ve yolculuk boyunca da 3000'den fazla ıslak imza toplandı. Kampanyaya www.change.org/akyakabetonlasmasin adresinden hala destek verilebiliyor.

27 Eylül 2013 Cuma

Akyaka Dayanışması'nın Basın Açıklaması 27 Eylül 2013

Bizler, Akyaka Dayanışması Bileşenleri, kamuoyunun bildiği gibi, Akyaka’da kent hakkımız hiçe sayılarak kamu arazisi olan 19.300m2’lik bir zeytinlik alanın özelleştirilerek imara açılmasına karşı 24 Temmuz’daki basın açıklamamızla demokratik yollardan bir mücadele süreci başlattık. Geçen süre içinde bu süreçte işlenen hukuk ihlallerine, kent hakkı ihlallerine karşı kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştık. Bunda da başarılı olduk. 

Zeytinliğimizi hukuka aykırı olarak imara açma ve özelleştirme sürecinin ne belde halkının oluşturduğu ve doğanın korunmasının önceliklendiği Akyaka Vizyonu ile, ne Özel Çevre Koruma Alanı olması ile, ne de üyesi olduğu Uluslararası Yavaş Kentler Birliği kriterleri ile bağdaşmayan bir doğa tahribatını ön görmektedir. Doğaya yalnızca rant gözlüğü ile bakan bu anlayışa karşı Akyaka’dan yükselttiğimiz haykırışımıza yalnızca Türkiye’den değil, tüm dünyadan onbinlerce duyarlı insan katıldı ve tek bir ses oldular : “Akyaka’nın Betonlaşmasına İzin Vermeyin !”.  Akyaka Dayanışması olarak tüm bu duyarlı insanlara teşekkür ediyoruz.

Bugün mücadelemizde geldiğimiz yeni bir aşamayı daha kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Hukukçularımız tapu kayıtları üzerinde yaptıkları incelemelerde Akyaka İmar Planının hazırlanması ile başlayan ve Özelleştirme girişimi ile devam eden süreçte birçok hukuksuzluk daha tespit etmişlerdir. Akyaka Dayanışması olarak tespit ettiğimiz bu hukuksuzluklara karşı da yeni bir hukuk mücadelesi başlatma kararı aldık ve uygulamaya koyduk. Tapu kayıtlarına bakıldığında iki temel hukuksuzluk söz konusudur: Birincisi; Akyaka İmar Planının yapıldığı 1994 yılında zeytinliğimizin tapu kaydı “zeytinlik” olmasına, yani Zeytin Koruma Yasası’nın koruması altında olmasına karşın imara açılmış ve bu plan Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı tarafından da onaylanmıştır. İkincisi; 2003 yılında tapu kaydı ilgili kurumların görüş ve onayı alınmadan gerekçesiz olarak zeytinlikten arsaya dönüştürülerek yeni bir vahim hukuksuzluğa imza atılmıştır.

Muğla Mimarlar Odası öncülüğünde ilgili kurumlara hukuksuzlukların düzeltilmesi konusunda dilekçeler vererek yasal girişimleri başlatmış bulunuyoruz. Gelişmeleri kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz.

Bu basın açıklamamız ile mücadelemiz açısından önemli bir etkinliği de kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Mücadele sürecinde yürüttüğümüz “Akyaka’nın Betonlaşmasına İzin  Vermeyin” imza kampanyasında topladığımız imzaları arkadaşlarımız Zeytin Park’tan başlayarak Ankara’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın önünde sonlandıracakları bir bisiklet turu ile muhataplarımıza iletecekler. Yol boyunca geçtikleri yerleşim birimlerinde taleplerimizi yurttaşlarla paylaşmaya, kampanyamıza destek toplamaya devam edecekler.

Muhataplarımızın taleplerimize kulak vermelerini, hukuksuzluklara son vererek zeytinliğimizin korunması, imar planlarının yapım sürecinden halkı dışlayan İmar Kanunun değiştirilerek  katılımcı bir yasa yapılması ve doğa koruma alanlarının başının belası “Biyo-Çeşitliliği Koruma(ma) Yasası”nın tamemen geri çekilmesi için gereğini yapmalarını diliyoruz. Bu uzun yolda pedal çevirecek arkadaşlarımıza yolunuz açık olsun diyoruz.


Akyaka Dayanışması, Akyaka 27 Eylül 2013

Akyakalılar zeytinlik mücadelesinde pedallara bastı !


27 Eylül 2013’de Akyaka’da imara açılan ve özelleştirilmek istenen kamuya ait zeytinlik alanda Akyaka Dayanışması Bileşenleri bir basın toplantısı düzenlediler.


Toplantıya basın mensuplarının yanında Akyaka, Gökova, Muğla ve Marmaris’ten de katılım oldu. Basın açıklamasının iki önemli konusu vardı;

Akyaka Dayanışması söz konusu hazine arazisinin hukuka aykırı olarak zeytinlik olmasına rağmen Akyaka İmar Planı ile imara açılması ve tapu kaydının arsaya dönüştürülmesinde işlenen hukuksuzlukları yargıya taşıyor.

İkinci konu; mücadele sürecinde Akyaka Dayanışması "Akyaka'nın Betonlaşmasına İzin Vermeyin!" başlığı ile yürüttüğü imza kampanyasında topladığı imzaları Ankara'daki muhatapları Çevre ve Şehircilik  ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlıklarına bisikletle giderek teslim edecekler. 6 Ekim’de Ankara’da olmayı planlayan üç kişilik ekip çok sayıda bisikletlinin eşliğinde Akyaka’dan uğurlandılar. Yolculuk Muğla, Denizli, Başmakçı, Afyon, Kütahya, Eskişehir, Sivrihisar ve Temelli konaklamalarının ardından 7 Ekim'de Ankara’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın önünde son bulacak. Yol boyunca uğranacak şehirlerde yerel sivil toplum örgütleri ile buluşarak mücadelelerini anlatacaklar, imza kampanyalarına destek toplamaya devam edecekler. Güzergah üzerinde birçok bisikletli grup şimdiden Akyakalı bisikletçilere destek vermek üzere sosyal medya üzerinden etkinlikler programladılar. Bisikletlilere iki Dayanışma üyesi de yolculuk boyunca araçla refakat edecek.

Üç bisikletli zeytin, söz ve su simgeleri ile üç ayrı renkte hazırlanan birer flama ile Akyakalıların üç temel talebini taşıyacaklar. Simgelerin açılımı şöyle:


Zeytin : 
Akyaka’da 3841 no.lu parselin özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir. İmar değişikliğine gidilerek konut alanı olmaktan çıkarılmalı, üzerindeki zeytin ağaçlarına zarar vermeden hem Akyakalıların hem de Beldenin ziyaretçilerinin ortak yararlanabileceği biçimde, halkın katılımıyla yeniden değerlendirilmeli, kamusal alan niteliği korunmalıdır!


Söz:
Akyaka’da yaşanan bu örnek, yaşanmış nice benzerleri gibi İmar Yasasının anti-demokratik dayatmacı niteliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. İmar Yasası halkın daha en başından planlama süreçlerine katılmasına elverecek biçimde yeniden düzenlenmelidir!



Su:
TBMM gündeminde görüşülmeyi bekleyen Gökova gibi korunan alanların korkulu rüyası Tabiatı ve Biyo Çeşitliliği Koruma(ma) Yasa Tasarısı geri çekilmelidir!




Akyakalıların imza kampanyasına destek vermek için adres:  www.change.org/akyakabetonlasmasin 

Akyaka Dayanışması'nın Basın Açıklaması >>>

22 Eylül 2013 Pazar

Akyaka'dan Ankara'ya Bisiklet Turu (İmzaları Teslim Ediyoruz)



Akyaka’da özelleştirilerek imara açılmak istenen hazine arazisi zeytinliğin korunması için toplanan imzaları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na götürüyoruz.  Akyaka Dayanışması’nın başlattığı kampanyasında imza sayısı 22.700 'ü buldu. Yol boyunca kampanyamızı sürdürerek Ankara’ya çok daha fazla imzayla ulaşmayı hedefliyoruz.

Akyaka’dan Ankara’ya bisikletle yapılacak yolculuk boyunca taleplerimizi simgeleyen 3 mesajımız olacak : ZeytinSöz  ve Su

Zeytin

Akyaka’da 3841 no.lu parselin özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir. İmar değişikliğine gidilerek konut alanı olmaktan çıkarılmalı, üzerindeki zeytin ağaçlarına zarar vermeden hem Akyakalıların hem de Beldenin ziyaretçilerinin ortak yararlanabileceği biçimde, halkın katılımıyla yeniden değerlendirilmeli, kamusal alan niteliği korunmalıdır!


Söz


Akyaka’da yaşanan bu örnek, yaşanmış nice benzerleri gibi İmar Yasasının anti-demokratik dayatmacı niteliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. İmar Yasası halkın daha en başından planlama süreçlerine katılmasına elverecek biçimde yeniden düzenlenmelidir!

Su

TBMM gündeminde görüşülmeyi bekleyen Gökova gibi korunan alanların korkulu rüyası Tabiatı ve Biyo Çeşitliliği Koruma(ma) Yasa Tasarısı geri çekilmelidir!

Turumuz 27 Eylül’de 14:00’da Akyaka’da bir basın açıklaması ile başlayıp, 7 Ekim’de Ankara’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın önünde bir basın açıklaması ile sona erecek. Yol boyunca 3 bisikletli pedal çevirecek, 2 kişi bir araçla kendilerine eşlik edecek.

Güzergahımız üzerinde konaklayacağımız yerleşim birimleri:
- Muğla
- Denizli
- Başmakçı
- Afyon
- Kütahya
- Eskişehir
- Sivrihisar
- Temelli (Ankara).

Geçeceğimiz yerleşim birimlerinde başka bisikletli grupların kısa mesafelerde bizlere  eşlik ederek destek ve moral vermeleri bizleri mutlu edecektir. Ayrıca konaklayacağımız kentlerde sivil toplum örgütlerinin akşam düzenleyecekleri toplantılara katılmak, tanışmak, mücadelemizi anlatmak, kent ve doğa hakkı konularında sohbet etmek ve kampanyamıza imza toplamaktan mutluluk duyacağız. 

Etkinliğimize destek vermek, bizleri toplantılarına davet etmek isteyen STÖ’lerin akyakadayanismasi@gmail.com e-posta adresine yazarak bizlerle iletişime geçmelerini rica ediyoruz.

Mücadelemizle ilgili bilgi için:
www.change.org/akyakabetonlasmasin   (İmza kampanyamız)


23 Ağustos 2013 Cuma

Zeytinliklerimize Neler Oluyor?

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk ve en önemli çevreci yasalarından, 1939 yılında kabul edilen ve halk arasında Zeytin Koruma Yasası olarak bilinen,  3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun”,  yasal mevzuatımızın tozlu raflarında yerini almak üzere mi?   Ve bu yasa halk arasında niçin zeytinciliğin geliştirilmesi gibi ekonomik bir kavramla değil de,  Zeytin Koruma Yasası olarak bilinmekte?


Antik Yunan’da tek dalını dahi kesmenin ölümle cezalandırıldığı yaşam ağacı zeytin, ekonomik gelir getiren zirai bir bitki olması yanında, fundalık-makilik sistemin ayrılmaz bir parçası. İşte  ülkemizde çalı, çırpı olarak düşünülen bu ekosistemi koruma altına alan ve aynı zamanda zirai  değeri de olan bitkileri ekonomiye kazandırmayı hedefleyen bu yasa çok çok önemli.

Maalesef yeni imar alanlarının oluşturulması, kontrolsüz ve plansız yapılaşma, maden-petrol-doğalgaz arama gibi sebeplerle hızla yok edilen fundalık-makilik alanlar ile tesis veya ıslah edilmiş zeytinliklerin ne derece önemli olduğunu anlamak için,  Zeytin Koruma Yasasının amacını ve bu korumayı sağlamak için getirdiği emredici düzenlemeleri iyi bilmek ve iyi anlamak gerekiyor.

3573 sayılı yasa, bilimum aşılı zeytinliklerin tesisi ile yabani zeytinliklerin açma ve aşılama işlemlerini devlet kontrolü altına alıyor. Zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makiliklerin tespiti ve tespit edilen bu arazilerin zeytin yetiştirmek isteyen gerçek ve tüzel kişilere tahsisi koşullarını belirliyor. En önemlisi de tesis edilen bu zeytinlik alanların korunmasına ilişkin emredici hükümler içeriyor.

Şunu da belirtmek gerekir ki;  3573 sayılı yasa, sadece yabani zeytinliklerin tespitini değil, Antep fıstığı, harnup, sakız ağacı, buttum ve menengiç ağaçlarının da aşılanarak tarımsal üretime dahil edilmesini, geniş yorumlandığında fundalık ve makilik alanların da tespiti ile korunmasını amaçlayan bir yasadır. 1939 yılından itibaren ülke olarak hem fundalık, makilik alanların korunması, hem de bu bitkilerin ekonomik gelir sağlayan zirai bitki haline dönüştürülmesinde ne kadar yol aldık?  Nereye gidiyoruz ? Bu soruları sormanın vakti geldi de geçti bile…

Maalesef, 3573 sayılı yasa gereğince tespiti yapılmamış bir çok fundalık ve makilik alan hiçbir bilimsel değerlendirmeye tabi tutulmadan, çalı-çırpı gibi görülerek, başlı başına bir ekosistem olduğu düşünülmeksizin yapılaşmaya açılıp,  yok edildi.

3573 sayılı yasanın getirdiği korumacı düzenlemelere bakacak olursak, karşımıza çıkan en önemli düzenlemenin 20. madde olduğunu söyleyebiliriz.

Bu madde ile zeytinlik alanlar içinde ve zeytinlik alanlara en az 3 km mesafede, zeytinlerin gelişmesine engel olacak kimyevi atık bırakan, toz, duman çıkaracak tesis yapılamayacağı, zeytinlik olarak tesis edilmiş arazilerin daraltılamayacağı, her türlü zeytin ağacının kesilmesi ve sökülmesinin bilimsel gerekçeye dayalı izinlere tabi olduğu, kesin zaruriyet bulunmayan hallerde zeytin ağaçlarının kesilemeyeceği ve sökülemeyeceği, hükme bağlanmıştır. En önemlisi de “belediye sınırları içerisinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde alt yapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanın %10’unu geçemez” düzenlemesi ile zeytinlik alanların yapılaşmaya açılmasının önüne geçilmiştir.

3573 sayılı yasa 1995 yılında bir değişiklik görmüş, bu değişiklikle zeytinlik alanların korunmasına ilk darbeyi vuran “Bu kanunun yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planları geçerlidir” hükmü eklenmiştir. Yani bu tarihe kadar zeytin koruma yasasını ihlal eden, fundalık ve makilik alanları imara ve yapılaşmaya açan hukuka aykırı bütün imar planlarına geçerlilik sağlanmıştır.

Ve maalesef en son 3573 sayılı yasanın uygulama esaslarını belirlemek üzere yapılan 1996 tarihli yönetmelikte, 2012 yılında yapılan değişiklikler ve 2005 tarihli Toprak Koruma ve Kullanım Kanununda getirilen istisnalar ile birlikte Türkiye’de zeytinlik alanların bir çoğu koruma dışında ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmıştır.

1996 yılında çıkarılan yönetmelikte yapılan ilk değişiklik; yönetmeliğe “zeytinlik saha”  tanımı eklenmiştir.  “Zeytinlik Saha”  Devlet tarafından tespit edilen zeytincilik alanları ile gerçek ve tüzel şahıslar tarafından tesis edilmiş ve tapuya zeytinlik olarak kayıt ettirilmiş zeytinlikleri de  kapsam içine alır şekilde  en az 25 dönümlük alan olarak tanımlanmıştır.  

Zeytin Koruma Yasası, bilimum aşılı zeytinlikler ile ıslah edilmiş yabani zeytinlikleri kapsar. 3573 sayılı yasanın 1. maddesi  “alelümum zeytinlikler” ifadesi ile bu iradeyi  açıkça ortaya koymaktayken, yönetmelikte yapılan bu tanımlamanın yasanın lafzına, özüne ve  amacına aykırı olduğu  anlaşılmaktadır. 

3573 sayılı yasadaki, zeytinciliğe elverişli fundalık ve makilik alanlardan  devlet tarafından tespit edilecek zeytinlik alanların en az 25 dönümlük parseller halinde düzenleneceği hükmünün, zeytinlik sahanın, gerçek ve tüzel şahıslar tarafından tesis edilmiş ve tapuya zeytinlik olarak kayıt ettirilmiş zeytinlikleri de kapsam içine alır şekilde  “en az 25 dönümlük alan” olarak tanımlanmasına izin vermeyeceği gayet açık ve nettir. Yasanın lafzında ve özünde olmayan bu tanım, kamuya ve gerçek veya tüzel kişilere ait 25 dönümün altındaki zeytinliklerin, “zeytinlik saha” sayılmayacağı sonucunu doğurmakta ve 25 dönümün altındaki zeytinlikleri doğrudan doğruya 3573 sayılı yasanın koruması dışında  bırakmaktadır.

Yönetmelikte 2012 yılında yapılan ve zeytinlik alanları koruma dışında bırakan bir diğer değişiklikte, zeytinlik alanlar içinde ve zeytinlik alanlara en az 3 km mesafede, zeytinlerin gelişmesine engel olacak kimyevi atık bırakan, toz, duman çıkaracak tesis yapılamayacağı kuralına getirilen istisnalar. Bu istisnalar;

Alternatif alan bulunmaması ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporuna uygun olması, bitkilerin gelişimine zarar vermeyeceği Bakanlık araştırma enstitüleri veya üniversiteler tarafından belirlenmesi halinde, izin verilen başka bir alanda  eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis etmek koşuluyla jeotermal kaynaklı sera yatırımları, bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri, ilgili bakanlıkça kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri, petrol, doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri, savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar için faaliyette bulunacak kişi ve kurumlara ilişkindir.

Yönetmelikler dayanağı oldukları yasaların yürütme esaslarını belirleyen idari düzenlemelerdir. Dayanağı olan yasalara uygun olmak zorundadır. Yasa ile belirlenmemiş tanımların ve istisnaların idari bir tasarruf olan yönetmelikle getirilmesi usule ve hukuki ilkelere aykırıdır. Bu durum yasaya aykırı yönetmelik esaslarına dayalı olarak alınmış her türlü kararın batıl ve geçersiz olması sonucunu doğuracaktır. Bu yönetmeliğin iptali için açılmış bir dava var mı henüz tespit edebilmiş değilim ancak  derhal iptali gerekmekte.

Peki yönetmelikte yapılan bu değişikliklerin ne gibi sonuçları olacaktır? Öncelikle, 25 dönümün altındaki zeytinlik alanlar zeytin sahası kabul edilmediği için 3573 sayılı yasanın açıkça koruma alanı dışında sayılacak ve imar planları içerisine alınabilecek, %10 sınırlamasına tabi olmaksızın tamamı yapılaşmaya açılabilecektir. Bu alanlar üzerindeki zeytin ağaçları zaruri sebepler ve  fenni gerekçeye dayalı izinler olmaksızın kesilebilecek/sökülebilecektir.
ÖÇK Bölgesi Akyaka'da imara açılmak istenen zeytinlik

Zeytinlik alanlar içinde ve zeytinlik alanlara en az 3 km mesafede, mevcut zeytinliklerin kesilmesi/sökülmesine ya da olumsuz çevresel etki sebebi ile yok olmasına sebep olabilecek tesislere, yoruma açık “alternatif alan bulunmaması” ve “kamu yararı” gibi bir kavramla izin verilebilecektir. 25 dönümden büyük ya da küçük yılların emeği ile oluşturulmuş zeytinlikler, bir başka alanda yenilerinin (!) oluşturulması koşulu ile yok edilebilecektir. Üstelik yasal dayanağı olmayan idari bir düzenleme ile…

Gelelim 3573 sayılı yasa ile düzenlenmiş zeytincilik alanlarına, 2005 yılında yürürlüğe giren 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile getirilen istisnalara. Bu yasanın 8. maddesinde tarım arazilerinin parsel büyüklüklerine ilişkin bazı yasal sınırlamalar düzenlenmiş,  hemen akabinde “Bakanlığın uygun görüşü ile kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan yerler” için bu sınırlamalardan daha küçük parsellerin oluşturulabileceği hükme bağlanmıştır.

Sonuç olarak; 25 dönümün altındaki zeytinlik alanlar 3573 sayılı yasanın koruması dışında bırakılmakla birlikte 25 dönümün üzerinde bulunan zeytinlik alanlar da kamu yatırımları için bölünebilecek, küçültülebilecektir.

Tüm bu hukuki tespitlerden sonra bir sonuca varacak olursak; Avrupa Birliğine uyum süreci dahilinde son 10 yıl içerisinde, tarım arazilerinin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak kullanım planlarının hazırlanması, koruma ve geliştirme sürecinde toplumsal, ekonomik ve çevresel boyutların katılımcı yöntemlerle değerlendirilmesi ve korumayı sağlayacak yöntemlerin oluşturulması amacı ile yapılmış bir çok yasal düzenleme ve değişikliğin, karar alma yetkisini “soyut kamu yararı kavramı” altında tamamen merkezi yönetime bırakan istisnai düzenlemeler  ile  koruma amacından ve katılımcı demokrasi ilkelerinden çoktan uzaklaştığı,  tartışma kabul etmeyecek bir olgu.

Ayrıca T.B.M.M gündeminde olan, insan, yatırım ve kalkınma odaklı Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısını tüm bu yasal düzenlemeler ile birlikte değerlendirdiğimizde, yaşamımızı borçlu olduğumuz doğanın nasıl büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu  daha net açıklayabiliriz.

Aslında, parçası olduğumuz doğayı insandan ayrı bir çevre gören, mevcut ekosisteme zarar verirken bir yandan yeni alanlar oluşturmayı korumacılık sayan yasa anlayışlarıyla ancak insanlığa zarar vereceğimiz gerçeğin ta kendisi. Çünkü; doğanın kendini yenileyebilmesi için insana ihtiyacı yok….

ZEYNEP YILMAZER

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Bir Zeytinliğin Arsaya Dönüşme Hikayesi

Özel Çevre Koruma Bölgesi Akyaka’da, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın özelleştirme kararı alarak yapılaşmaya açtığı, 3841 parsel sayılı zeytinliğin hikayesini artık hepimiz biliyoruz. Bu karar gereğince, yaklaşık 20.000 m2 büyüklüğünde içinde yüzlerce en az 40 yaşlarında zeytinlik bulunan hazine arazisi için bir imar planı hazırlanmıştı. Yaptığımız incelemelerde, 3841 parsel sayılı hazine arazisinin, 1994 yılında yapılan Akyaka konut imar alanı içerisinde olduğunu, ÖİB’nın da 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Ek/3. maddesinden aldığı yetki ile böyle bir imar planı hazırladığını tespit etmiş idik.

ÖİB, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9. maddesinde açıkça ÖÇK Bölgelerinde 3194 sayılı İmar Kanunu’nun  9.maddesi/ (dolayısı ile Ek/3. maddesi) uygulanmaz hükmüne ve tüm itirazlara rağmen uygulamaya başlamıştı.  Oysa, ÖİB’nın Özel Çevre Koruma Bölgesi Akyaka’da ne özelleştirme kararı alma yetkisi, ne de buna dayanarak imar planı hazırlama yetkisi var.

ÖİB tarafından yapılan plan, Akyaka’nın mevcut imar planına göre yapılaşma oranlarını arttırıyor, yeşil alan ve yolları azaltıyor ve arazinin eğimi dikkate alındığında kot düzenlemesi sebebi ile çok katlı yapılaşmayı mümkün kılıyor.

CHP’li Akyaka Belediyesi Başkanlığı 27.06.2013 tarihinde açtığı davada sadece imar planının iptali için talepte bulundu. Açıklamalarında da bu hazine arazisinin özelleştirilmesine karşı olmadığını, sadece ÖİB tarafından yapılan imar düzenlemesinin Akyaka’nın mevcut imar planı ile uyumlu olmasını istediğini belirtti. Gerek AKP Muğla Milletvekilleri gerekse ÖİB yaptıkları basın açıklamalarında, Akyaka’da yerel mimari dokusuyu bozan çok katlı yapılaşmaya gitmeyeceklerinin sözünü verdiler. CHP milletvekilleri ise hala sessizliklerini koruyorlar.

Ancak asıl görmemiz gereken nokta;  üzerinde zeytin ağaçları bulunan üstelik Özel Çevre Koruma Bölgesi kapsamında  bir kamu arazisi nasıl olmuştu da, konut imar alanı içerisinde düzenlenmiş ve arsa niteliği almıştı?

Bu amaçla özelleştirilmek istenen hazine arazisinin evveliyatını öğrenmek için, tapu kütükleri üzerinde bir araştırma yaptığımızda, mevcut yasalara ve bu yasalara gerekçe teşkil eden hukuki ilkelere tamamen aykırı bir dizi uygulamanın karşımıza çıktığını görüyoruz.

Akyaka Bölgesinde tapulama çalışmaları 1954 vd. yıllarda yapılmış, buna göre malik sıfatı ile zilyetlik hükümleri oluşmamış tarım arazileri de bu çalışmalar kapsamında Maliye Hazinesi adına tespit edilmiş. Özelleştirmek istenilen (en son hali ile) 3841 numaralı parsel sayılı taşınmaz da, 1959 yılında mahkeme kararı ile yani hükmen tarla olarak hazine adına tespit edilmiş bir kamu arazisi ile 1975 yılında zeytinlik olarak hazine adına tespit edilmiş bir başka kamu arazisinin,  1983 yılında zeytinlik vasfı ile tevhid edilmesi yoluyla oluşmuş.

Akyaka’nın mevcut imar planları, 1994 yılında Akyaka Belediye Başkanlığı’nca hazırlanarak, ÖÇKKB tarafından onaylanmıştır. Özelleştirilmek istenen zeytinliğin tapu kaydından, sınırında bulunan Akyaka Jandarma Karakolu sebebi ile kurulmuş  “Askeri yasak ve güvenlik bölgesi sınırları içerisindedir” şerhinin 1995 yılında terkin edildiğini, 2003 yılında da zeytinlik vasfından çıkarılarak arsa haline dönüştürüldüğünü ve bir ifraz daha geçirdiğini anlıyoruz. (1994 tarihli Akyaka İmar Planı 2003-2004 yıllarında revizyon geçirmiştir)

Nihayet bu taşınmazlar, 2007 yılında yine arsa niteliği ile tevhid edilerek 3841 parsel halini alıyor ve 2012 yılında başlayan bir hazırlık sürecinden sonra 2013 yılı Ocak ayında özelleştirme kapsamına giriyor.  Hali hazırda planın iptali için açılan davaya ve kamuoyunda oluşan tüm tepkilere rağmen ÖİB, taşınmazın ihale hazırlıklarına ve bu amaçla gerekli süreci işletmeye devam ediyor. 3841 parsel sayılı tapu kaydına göre arsa, üzerinde yaşamaya devam eden zeytin ağaçları sebebi ile zeytinlik vasfındaki bu hazine arazisi, 02.08.2013 tarihinde 3943-3944 ve 3945 olmak üzere üç ayrı parsele bölünmek sureti ile ifraz edildi bile…

Türkiye’nin en önemli ve ilk çevreci yasalarından sayılan ve yabani zeytinlik alanlar ile aşılı zeytin ağaçlarını koruma altına alan, 1939 kabul tarihli halk arasında Zeytin Koruma Yasası olarak bilinen 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun’un 20. maddesi emredici ve açık bir şekilde “ Zeytincilik sahası daraltılamaz. Ancak belediye sınırları içerisinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde alt yapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanın %10’unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın fenni gerekçeye dayalı iznine bağlıdır. Bu iznin verilmesinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bağlı araştırma enstitülerinin ve Ziraat Odasının uygun görüşü alınır. Bu halde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler ve sökenlere ağaç başına ….. para cezası verilir”  hükmünü düzenlemektedir. (28.02.1995 tarih ve 4086 sayılı yasa ile 3573 sayılı yasanın 20. maddesine bu yasanın yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planları geçerlidir hükmü eklenmiş, bundan ayrı tespit edilecek zeytincilik alanlarının 25 dekardan küçük olamayacağı kuralı getirilmiştir.)

Görüleceği üzere Akyaka’da,  özelleştirilmek istenen 3841 parsel sayılı  hazine arazisi ve başkaca hazine arazileri ile özel mülkiyete tabi zeytinliklerin tamamı, halk arasında Zeytin Koruma Yasası olarak bilinen 3573 sayılı yasanın 20. maddesinin emredici ve açık hükmüne aykırı bir şekilde Akyaka konut imar planı içerisine alınmıştır.

Bu hukuka aykırılık yanında fenni gerekçelere dayanan izinler alınmadan,  zeytinlik vasfındaki taşınmazların cinsleri arsaya çevrilmiş ve usulsüz bir şekilde 3573 sayılı yasanın koruması dışında bırakılmıştır.

Eğer ki; (bu işlemler kamuoyuna açık şekilde yapılmadığı için bilemiyoruz)  gerekli izinler alındı ise; bu izinlerin hukuken hiçbir geçerliliği ve kabul edilebilirliği yoktur. Hiçbir hukuk sisteminde zeytinliklerin imar planı içerisine alınarak yapılaşmaya açılması,  zaruri ve fenni bir gerekçe kabul edilemeyeceği gibi Zeytin Koruma Yasası yapılaşma oranını açıkça zeytinlik alanın %10’u ile sınırlamıştır.

Kaldı ki; hazineye ait bu taşınmazlara dikilmiş ve halen mevcut zeytin ağaçlarının bu arazileri işgal eden şahıslarca dikildiği, bu alanın zeytincilik sahası olmadığı gibi bir savunma gelecek olursa dahi, bu savunmanın da hukuken hiçbir geçerliliği ve dayanağı olmayacaktır. (Uygulamada görülen  idari bir  iddia ve savunmadır) .

Hazine tarafından haksız işgal sebebi ile açılmış müdahalenin önlenmesi ve zirai muhdesatların kaldırılması davalarında,  bugüne kadar uygulanarak içtihat haline gelmiş yerel mahkeme ve yargıtay kararlarında,  Zeytin Koruma Yasasının 20. maddesi gereğince inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmekte, kesin zaruriyet yoksa zeytin ağaçlarının ve arazinin zeytinlik vasfının korunmasına karar verilmektedir.  

Görüleceği üzere, her şekilde aynı hukuki ve vicdani sonuca ulaşıyoruz. Zeytinliklerin yasal sınırlamalara aykırı şekilde tamamının yapılaşmaya açılması, bu amaçla niteliklerinin arsaya dönüştürülmesi ve kesilmesi/sökülmesi usul ve yasaya aykırıdır, suçtur!

Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı onaylı Akyaka Nazım İmar Planı, hukuken “KEENLEMYEKÜN” yani yok hükmündedir… Akyaka’da alınan her türlü yapılaşma kararı usulsüzdür, hukuka aykırıdır…

Tapu siciline yapılan her türlü tescilin sebebe bağlılığı ilkesi ve Medeni Kanunun 1024. Maddesi gereğince;  bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan her türlü tescil yolsuzdur. Yolsuz tescile dayalı ve yok hükmündeki hukuki işlemlere karşı açılacak davalar zamanaşımına, hak düşürücü süreye tabi değildir. Her zaman ve herkes tarafından açılabilir. Ancak demokratik hukuk sistemlerinde yargı yoluna başvurmak, idari çözüm bulma süreçlerinin tüketilmesinden sonra ihtilafın hala çözülememesi halinde başvurulması gereken bir yol olduğundan, sorumluluğu olan tüm kurum ve yetkililerin gerekli işlemleri re’sen yapması beklenmektedir.

O halde öncelikle;

ÖİB’nın derhal bu durumu inceleyerek, 3841 parsel sayılı arsa/zeytinlik üzerinde uyguladığı imar planını iptal ederek, özelleştirme kararından  geri dönmesi,

Maliye Bakanlığı’nın derhal durumu incelemeye aldırarak, Ula Mal Müdürlüğü’ne gereken talimatı vermek suretiyle 3841 parsel sayılı taşınmazın arsa olan vasfının yeniden zeytinlik olarak değiştirilmesi için gereken işlemleri yapması,

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nün Akyaka İmar Planı içerisindeki zeytinlikleri tespit ederek, Akyaka İmar Planında gerekli revizyonları derhal yapması, kamuya ait zeytinlikler mutlaka yapılaşmaya açılacaksa 3573 sayılı yasanın 20.maddesi gereğince %10 sınırlamasına uyulmasını ve gerekli fenni raporların aldırılmasını sağlaması,

Akyaka Belediyesi Başkanlığı’nın ise katılımcı demokrasi ilkeleri gereğince 3841 parsel sayılı kamuya ait zeytinliği zirai bakımlarını sağlayarak, halkın istekleri doğrultusunda halkın ortak kullanımına açması gerekmektedir.

Tüm bu hususlara rağmen;

Özel Çevre Koruma Bölgesi Akyaka’da, yaklaşık 20 dekar büyüklüğünde bir kamu arazi olan 3841 parsel sayılı zeytinliğin özelleştirilerek yapılaşmaya açılması sürecine devam edilecek, yapılacak Çakırhan Mimarisine uyumlu konutlar için  yüzlerce zeytin ağacının kesilmesine göz yumulacaksa bu ısrarın gerekçesinin de kamuoyu ile paylaşılması gerektiği kanaatindeyim.
.
Hukuka aykırılıkların  öncelikle yönetsel kurumların işlemleri ile çözümlenmesi dileği ile….

 AV. ZEYNEP YILMAZER 

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Nail Çakırhan ve doğayı katletmek…

Rahatsız edici bir başlık olduğunu baştan kabul ediyorum.

Nail Çakırhan, geleneksel mimarinin en güzel örneklerini ortaya koymuş bir mimar, Akyaka’daki eserleri ve başlattığı tarz ile Akyaka’nın doğa vergisi güzelliğinin yanında özgün mimarisi ile de tanınmasında başrolü oynamış çok değerli bir aydındı.

Akyaka’nın Çakırhan’la başlayan yaklaşık çeyrek yüzyıllık mimari tarihine baktığımızda, Çakırhan’ın bizzat planladığı, yaptığı, çoğu tek katlı mütevazı evlerin hakim olduğu ilk yıllar gerçekten de Akyaka’nın gelişiminde doğaya, ortak yaşam alanlarına saygının hakim olduğunun altını kalınca çizebiliriz. Akyaka’yı Akyaka yapan, adına “Çakırhan Mimarisi” denilen de bu tarz olmuştur.

Sonra, Akyaka’nın kentleşme ivmesi hızlandı. Tarım alanları, narenciye ve zeytin bahçeleri, orman alanları imara açıldı, yapılaşma yoğunluğu, kat sayısı sürekli arttı. Günümüze geldiğimizde, yapı yüksekliğinde artık 5 katın standard olduğu (Akyaka İmar Plan hükümlerinde hala 2 kat yazadursun)  kentsel dokunun gittikçe sıklaşarak nefes almanın güçleştiğini görüyoruz. Akyaka’ya her yıl gelenler bu olumsuz gelişimi, mimari yozlaşmayı, kentsel alanların gittikçe daraldığını gözlemliyorlar ve gidişattan rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Arsa paylarının neredeyse tamamı kullanılıyor, ticari alan kullanım oranları arttırılıyor, evleri konumlandırırken komşunun manzarasını, rüzgarını, güneşini engellememeye özen göstermek gibi geleneksel, dolayısı ile Çakırhan Mimarisine özgü  çok temel etik kurallar unutulmuş, ya da göz yumulur hale gelmiş durumda. Ortak yaşam alanlarına adeta saldırıyoruz; ne meydanlar, ne parklar, ne doğa koruma, ne bisiklet, ne yaya yolu... Varsa yoksa ev yapıyoruz. Ama her yere. Hepsi de Nail Çakırhan evleri.

Tüm bu kentsel hareketler sulak alanlar, zeytinlik, narenciye bahçesi gibi tarımsal alanlar üzerinde ve artık adı var kendisi yok olan Özel Çevre Koruma Bölgesi Gökova içinde olmakta. Hadi Akyaka’nın bir de “Yavaş Kent” olduğunu da ekleyelim, utanarak.  Utanarak diyorum, çünkü “Yavaş Kent” felsefesi doğanın korunmasını önde tutar, insanın doğa ile ilişkisinde “sürdürülebilirlik” ilkesi ile hareket etmesini öngörür. Bu yüzden de logosu, salyangoz üzerinde hareket eden bir kenttir. Akyaka ise son hızla kötü kaderine yol alıyor.

Her boş bulduğumuz yere Nail Çakırhan evleri yaparak Akyaka’nın güzelliğine güzellik mi katıyoruz? Ormanlarımızın içine çöp, moloz dökerek yollar açıyoruz, çok ender bulunan biyo-çeşitliliği ile özellikle korumamız gereken Azmak’ta doğal yaşamı yok ederek yolları genişletiyoruz, üzerinde otoparklar, ticari alanlar oluşturuyoruz. Peki ne için? Ayrıcalıklı, para sahibi birkaç kişi daha fazla para kazansın diye...Tüm beldenin insanlarının, gelecek kuşakların kent ve doğa hakkı birkaç kişinin daha zengin olması için yok ediliyor.

Kentsel ve doğal bütünlüğü yok ederek her yere kondurduğumuz evler sırf Çakırhan çizgileri taşıyor diye Çakırhan Mimarisi olarak adlandırılabilir mi?  

Mimar değilim, bu soruya uzmanca cevap veremem. Ama Nail Çakırhan ile sağlığında tanışmış, sohbet etmiş şanslı bir fani olarak şunu söyleyebilirim: Akyaka’nın Çakırhan adını kullanarak içine girdiği bu saygısız kentleşme çizgisi Usta’nın kemiklerini sızlatıyor ! Her yıl adına etkinlikler düzenleyen mimarlarımız Çakırhan Mimarisi’ne güzellemeler göndere dursunlar, Akyaka hızla mimari kimliğini yitiriyor. Bunu söyleyebilmek için uzman olmak gerekmiyor; bu beldeyle, Nail Çakırhan’la gönül bağı kurmak yeterli. Doğal yaşam alanlarımızın hızla tahrip edildiği, kamusal alanların ranta feda edildiği, motorlu araçların insanlara önceliklendiği, yaşam kalitemizin gittikçe bozulduğu bir kentsel dönüşüm sürecinden geçiyoruz.

Belde sakinlerinin hiçbir şekilde yapım sürecine dahil edilmediği, uygulamalarını denetlemesine izin verilmediği bir İmar Planı mevzuatı ile yönetiliyoruz. Yerel yöneticilerimiz hep “kamu yararı”nı gözeterek planlar yapıyorlar, ama nedense kamuya sormuyorlar. En fazla “mış” gibi yapıyorlar, samimiyetsizler. Bizim için neyin iyi olduğunu onlar bizden iyi biliyorlar. Çünkü onlar “seçilmişler”. Zeytinliklerimizi, hazine arazilerini imara açıyorlar, güzelim ormanlarımızı birkaç kişiye “yol” götürmek için çöp ve molozla tahrip ediyorlar, Azmak’da doğal yaşamı tahrip ederek eğlence merkezine dönüştürüyorlar… Onlara göre doğa insana hizmet etmek için var, dolayısı ile “yüksek kamusal yarar” söz konusu. Gerçekte olan ise, doğanın birkaç sermaye sahibinin hizmetine sunulmasından başka bir şey değil. Gerisi laf-ı güzaf, göz boyamadan ibaret…

Geldiğimiz noktadan bakıldığında, Akyaka’nın ne Özel Çevre Koruma Bölgesi, ne Yavaş Kent olması, ne de yapılan evlerin Nail Çakırhan çizgileri taşıyor olması, hepsi anlamını yitiriyor. Tüm bu değerler, kavramlar içleri boşaltılarak, “mal”ı daha pahalı ve hızlı pazarlamak için birer "etiket"e dönüştürülüyorlar. Her telaffuz ettiğimizde diğer kavramlar gibi biraz daha anlamsızlaştırdığımız “gelecek kuşaklar” artık bahçesinden narenciye, zeytin yiyemeyecek, Azmağı, yalıçapkınını, leyleği sadece eskiden çekilmiş fotoğraflarda görecek. Ama her yerde Çakırhan evleri olacak…Gerçekten bunu mu isitiyoruz ? Nail Çakırhan’ın bunu istemediğini biliyorum.

Gelecek kuşaklara “Betonyaka” bırakmak istemiyorsak bu gidişi durdurmanın bir yolu var; beldemizin kimliğine, ortak yaşam alanlarına, geleceğine sahip çıkmak üzere ayağa kalkmak… Türkiye üç aydır ayakta, Akyakalılar aslında daha da önce ayaklanmıştı. Kenti, doğayı savunmak için insanlar mücadele ediyorlar artık, umut var.  Gezi Parkı Direnişi ile birlikte yerel demokrasiye bakışımızda, sorunlara çözüm arayış şeklimizde önemli  bir değişim yaşandı. Sorunlarımızın ortak olduğunu, birbirimize yaklaştığımız ölçüde de çözümden yana gücümüzün olduğunu gördük. Hem merkezi, hem yerel yönetimin seçilmişlerinin “hikmetinden sual edilemeyen” icraatlarına karşı ortak mücadele alanları oluşturuyoruz, bizleri karar mekanizmalarının dışında tutan yasaların değişmesini talep ediyoruz.  Artık sandıkta oy vermekle sınırlı politika anlayışına kanmıyoruz, doğrudan demokrasi pratikleri geliştiriyoruz.  

Zamanın hızlandığı bir dönemden geçiyoruz; bu sürecin dışında kalan zamanın da dışında kalacak.

Son söz olarak; Akyaka’da verilen “Diren Akyaka, Diren Zeytin Ağacı!” mücadelesine Türkiye’nin, hatta dünyanın birçok yerinden destek yağıyor. Zeytinliğimize beton lobisinin Çakırhan evleri (!) yapmasına izin vermeyeceğiz. Bu karabasandan birlikte çıkacağız.

Serdar Denktaş

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Akyaka'nın betonlaşmasına karşı imza kampanyası

Akyaka Dayanışması’nın change.org üzerinden sürdürdüğü  “Özel Çevre Koruma Bölgesi Akyaka’nın Betonlaşmasına İzin Vermeyin” isimli  imza kampanyasına ek olarak ıslak imza kampanyası da başlatıldı. Bayram süresinde Akyaka’da pazaryeri ve sahil bölgesinde stand açan Dayanışma üyeleri, Marmaris’te de etkinliklerini sürdürdüler. 
11 Ağustos’ta Kardeş Türküler’in Anfi Tiyatro’da verdiği Doğaya Vefa Projesi Konseri’nde afiş ve pankartları ile yer alan Akyaka Dayanışması üyeleri konsere gelenlerden büyük ilgi gördü. Tiyatro girişinde kurulan standda konsere gelenlere broşür dağıtıldı ve imza toplandı.

15 Ağustos’ta  Dayanışma’nın yürütme kurulu üyeleri, bileşenlerinden Marmaris Forum’un işbirliği ile Marmaris Atatürk Parkında stand açarak ıslak imza topladılar. Yerli ve yabancı turistlerin de büyük ilgi gösterdiği etkinlikte “Zeytin Park Halkındır, Halkın Kalacak” sloganları atıldı, parktan geçen gençler gitarları ile müzik yaparak etkinliğe renk kattılar.  Marmaris TV de etkinlikte çekimler ve röportajlar gerçekleştirdi.

Şu ana kadar change.org'ta 12.700 imzaya ek olarak ıslak imza kampanyasında da yaklaşık 2000 toplandı.  Kampanya Dayanışma'ya Akyaka, Marmaris, Muğla ve Fethiye’de destek veren kuruluşların ve bileşenlerinin desteği ile yaygınlaştırılarak devam edecek.