|
Gökova'da taşocaklarının yaşam alanlarına tahribatları her geçen gün artıyor |
Muğla ili, Ula ilçesi, Gökova Mahallesi, Tembeller Dağı mevkiinde
Özmet Makina San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılması planlanan II-A grubu
maden (kalker) ocağı, kırma eleme tesisi, hazır beton tesisi ve beton parke büz
üretim tesisi projesi için Muğla Valiliği (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü) tarafından
verilen 29/03/2021 tarihli “ÇED Gerekli Değildir" kararına karşı açılan
davada Muğla 1. İdare Mahkemesi iptal kararı verdi.
|
Taşocaklarındaki patlatmalar ve çıkan tozlar doğal yaşamı tehdit ediyor |
MUÇEP Gökova Meclisi’nin desteklediği davada iptal talebinin gerekçesi olarak; faaliyet
alanının emisyonların dağıtılması bakımından uygun bir lokasyon olmadığı,
tesise hammadde getirme ve üretim sonrası ürün dağıtımının ağır vasıtalarla yapılacak
olmasının da ayrı bir emisyon kaynağı olduğu, Gökova'nın üstün peyzaj değerlerine
ve benzersiz flora ve faunaya sahip olduğu, yörenin doğal çevre unsurlarına aykırı
bir görüntü oluşacağı, faaliyetin Avrupa Peyzaj Sözleşmesine aykırı olduğu, yörenin
turizm bölgesi olması nedeniyle trafik yükünün olumsuz etkileneceği, 3.000 metre
mesafede zeytinliklerin bulunduğu, su kaynaklarının, turizm ve arıcılık
faaliyetlerinin olumsuz etkileneceği, özel çevre koruma bölgesine etkisinin araştırılmadığı,
detaylı flora ve fauna çalışmasının yapılmadığı, haksız ve hukuka aykırı olduğu
belirtilmişti.
Bilirkişi ne demişti?
Mahkeme kararında uyuşmazlığın niteliği gereği genel hukuki
bilgiyle çözümünün yanında, teknik bilgiyi de gerektirmesi nedeniyle yapılan
keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan bilirkişi raporunda
özetle;
"Keşif günü itibariyle dava konusu alan ve
çevresinde jeolojik birim olarak Mesozoyik (Jura-Kretase) mermerler gözlendiği,
mermerlerin metamorfizma geçirmiş (Başkalaşmış) kireçtaşları olduğu ve
çoğunlukla CaCO3 bileşimli olduğu, sahadaki birimin bu nedenle bazıları
tarafından Mesozoyik kireçtaşı olarak da tanımlanabileceği, MTA 500.000 ölçekli
jeoloji haritalarına göre Jura-Kretase çörtlü mermer olarak tanımlanmakta
olduğu, dava konusu etkinlik ile ilgili hazırlanan Proje Tanıtım Dosyasında
(PDT) jeolojik ve hidrojeolojik açıdan birçok değerlendirme ve çalışma
sunulduğu, bununla birlikte bu değerlendirmelerin oldukça yüzeysel, kısmen
eksik, kısmen çelişkili, bazen hatalı ve alan gerçekleriyle uyuşmadığı, örneğin
PTD 36. sayfada belirtildiği üzere “Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı Su ve
Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Plan Proje Yatırım ve İnşaat Dairesi
Başkanlığı tarafından verilen 08.03.2018 tarih ve 5288 sayılı yazı ile Muğla il
sınırları içerisinde bulunan kuyu ve pınarlar bildirilmiştir. Söz konusu
büyükşehir yazısı ekler bölümünde sunulmuştur (Bkz. Ek.4-g)” denildiği, buna
karşılık PTD raporunda böyle bir ek bulunmadığı, harita ve dava konusu alanın
bulunduğu yerin saha gerçekleriyle örtüşmekle birlikte raporda haritada olmayan
başka jeolojik yapı ve birimlerin anlatıldığı, raporun bu açıdan çelişkili,
hatalı ve saha gerçeklerine aykırı olduğu, ayrıca haritayı kimin yaptığının
belli olmadığı ve imzası bulunan Har.Kad. Tek. Kayacan Kaya’nın imza yetkisi
bulunmadığı, nihai PTD raporunda mevcut durumla ilgili olarak jeolojik, hidrojeolojik
açıdan anlatımların ve değerlendirmelerin yeterli olmadığı, yörenin jeolojik ve
hidrojeolojik özelliklerinin, yeraltı ve yerüstü su durumlarının, söz konusu
etkinlikle ilgili olabilecek çevresel etkilerin ve alınabilecek önlemlerin
yeterli düzeyde anlatılmadığı, DSİ ve MUSKİ gibi kurumlardan alınan görüşlerin
açıklanmadığı, MUSKİ’den alındığı ve EK-4g olarak rapora konulduğu belirtilen
açıklamaya karşın belirtilen ekin raporda bulunmadığı, rapor içinde de nasıl
bir görüş verdiğinin belirtilmediği, DSİ kurum görüşünün ise tamamen kayıp
olduğu, usulen yapılmış olan taahhütlerin yeterli olmadığı, sahanın özgün
yapısına uygun alınacak önlemlerin ve taahhütlerin belirtilmesi gerektiği, söz
konusu PTD raporunda sahanın jeolojik ve hidrojeolojik özellikleri ile olası
çevresel etkilerinin açıklanmadığı, özellikle ruhsat alanı çevresindeki kaya
birimlerinin jeolojik, hidrojeolojik ve mühendislik özelliklerinin hiç
açıklanmadığı, oysa keşif günü gözlendiği üzere sahada ve çevresinde yaygın
olarak bulunan Mesozoyik mermerlerin (veya kireçtaşları) çok geniş alanları
kapladığı, kalker ocağı olarak işletilmesi planlanan bu mermerlerin ve
kireçtaşlarının hidrojeolojik açıdan önemli kayalar olduğu, özellikle karstik
boşluklar içerenler önemli miktarda yeraltı suyu içerebildikleri, dava konusu
alandaki mermerlerin de karstik akifer (yeraltı suyu deposu) oluşturabilecek
kayalar olduğu, söz konusu alan ve çevresinde bulunan mermerlerin geçirimli ve
karstik özellikli olması nedeniyle söz konusu etkinlikle sahadan patlatma yoluyla
önemli miktarda malzeme alınacağından madencilik faaliyetlerinin yeraltı
sularını olumsuz etkileme potansiyelinin bulunduğu, PTD ekinde bulunan Ek.9-
Hava Kalıtesı Dağılım Modellemesı Raporu, sayfa 10, tablo 6 senaryo 3
(Kümülatif etkiler) için AERMOD model girdileri tablosu, tablo 4 senaryo 1 için
AERMOD model girdileri ile birlikte incelendiğinde Gökova Mahallesi ve tarım
alanlarının kümülatif etkilerinin göz önüne alındığı, önemli kirletici kaynak
olarak değerlendirmeye alınması gereken bölgedeki diğer maden işletmelerinin
kümülatif etkilerinin modellemeye dahil edilmediğinin anlaşıldığı, toz
hesaplarının Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği hükümlerine
uygun olmadığı sonucuna varıldığı, dava konusu “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli
Değildir” kararına esas olan tesisin ruhsat sahası çevresinde zeytinliklerin
olduğu (Resim.8) dolayısıyla söz konusu işletmenin Çevresel Etki
Değerlendirmesi Yönetmeliği Ek 5, 1-ı) koşulunu sağlamadığı, proje alanının
Muğla'yı Datça, Marmaris, Köyceğiz ve Fethiye gibi önemli turizm merkezlerine
bağlayan “sakar yokuşu” olarak tanımlanan yolun ön görünümünde olması, bölgenin
önemli turizm merkezlerine olan komşuluğu, tesis alanının yeraltı ve yerüstü su
kaynaklarıyla “Gökova Kadın Azmağı Özel Çevre Koruma Bölgesi” besleme
havzasında olması nedenleriyle özel bir dikkatle incelenmesinin gerektiği, ÇED
sürecinin işletilerek sürece bölgede yaşayan ve faaliyet sonuçlarından
etkilenecek halkın katılımının da sağlanmasının gerektiği kanaatinin oluştuğu,
dava konusu faaliyet alanının yapılacağı yerin gerek çevre düzeni gerekse de
nazım imar planı kararlarıyla büyük oranda orman alanı kullanımına ayrıldığı,
isabet ettiği alanın tapuda “devlet kızılçam ormanı” cinsiyle kayıtlı olduğu,
söz konusu orman alanlarının gerek bölge, gerek il, gerekse de ülke açısından
korunması gerekli alanlardan olduğu, söz konusu ÇED alanlarının aynı zamanda
önemli doğa alanına isabet ettiği, bahse konu önemli doğa alanlarınında hassas
ve benzersiz coğrafyası, bitki, hayvan ve sahip olduğu doğal özellikleri
nedeniyle daha ayrıntılı incelenmesi gereken alanlardan olduğu, söz konusu
faaliyetin bu alanlara ve dolayısıyla bahse konu planların planlama hedef ve
ilkelerine ulaşılmasında olumsuz etkileme potansiyeli bulunduğu, ÇED alanının
çok dik yamaçta ve kayalık bölgede yapılmasının planlandığı, madencilik
faaliyeti nedeni ile yapılacak olan ocak işletmeciliği sonucu kesilecek
ağaçların kayalık ve toprağın sığ olduğu bu bölgede faaliyet sonrasında dikim
yolu ile tekrar orman vasfına getirilmesinin mümkün gözükmediği, madencilik
faaliyeti ile orman bütünlüğünün bozulacağı, faaliyetin eğimli arazide
gerçekleştirilecek olması nedeni ile de gerekli önlemlerin alınmadığı takdirde
ormanların erozyona açık hale getirileceği, ocak ve tesis alanı yakın
mahallelerinin ön görünümünde kalmadığı ancak Gökova–Yeşilova Mahalle yolu bitişiğinde olması nedeni ile
görüntü kirliliğine neden olacağı, ruhsat alanının 1. derecede yangına hassas
bölgeler içerisinde kaldığı, ayrıca bölgedeki ağaçlarda basra bulunması nedeni
ile bölgede önemli ölçüde basra balı üretildiği, kalker ocağı işletmesinin uydu
görüntülerinde de görüleceği üzere işletmenin sınırları içerisinde kuzey uç
bölgesinde sıralı dikilmiş zeytin ağaçlarının (25 ile 100 aşı yaşları arasında)
bulunduğu, ocakların açılması ile makilik alanların yok edildiği, bunun da
makilik alanların bölünmesine, bitki kaybına, doğal arazi dokusu parçalanması
ile biyolojik çeşitliliği azalmasına sebep olduğu, proje kapasitesine göre
öngörülen rezerv miktarı ve faal olarak çalışmakta olan İR:20068456 işletme
ruhsatının rezerv potansiyeli dikkate alındığında dava konusu faaliyet alanı
yerine mevcut ocağın alternatif olarak değerlendirilmesinin uygun olacağı
kanaatine varıldığı, projede öngörülen altyapı tesislerinin toplam alanı
dikkate alındığında mevcut altyapı
tesislerinin alanının ihtiyacını karşılayabilecek büyüklükte olması nedeniyle
kapasitesi bilinmeyen mevcut kırma eleme tesisinin yetersiz kalması halinde
istenen kapasiteye çıkarılabileceği ve altyapı tesis alanına hazır beton, parke
ve büz tesisinin eklenmesinin mümkün olduğu
kanaatine varıldığı, ayrıca projenin alternatifi olarak mevcut ocak ve
tesislerin değerlendirmesinin işletme yatırım maliyetine sağlayacağı katkıya
ilave olarak PTD tablo 43 de belirtilen 2598 adet ağaç kesiminin gerekmeyeceği
ve bu sayede orman bütünlüğünün korunacağı "
görüş ve kanaatine varıldığına yer verildi.
|
Taşocaklarından malzeme taşıyan araçlar Gökova Mahallesinde trafik ve can güvenliğini de tehdit ediyor |
İptal Gerekçesi
Mahkemenin 2.2.2022 tarihinde oybirliği ile aldığı kararda
iptal gerekçesi olarak;
“Bilirkişi raporunun taraflara usulüne uygun olarak tebliği üzerine
davalı idareler ve müdahil tarafından itiraz edilmiş ise de, itirazların raporu
kusurlandıracak nitelikte olmadığı, bilirkişi raporunda yer alan analiz ile ulaşılan
sonucun Mahkememizce de uygun bulunarak karara dayanak olabilecek nitelikte
olduğu görülmüştür.
Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin
Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğin 23'üncü maddesinde yer alan, alternatif
alan bulunmaması ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED)’na uygun olması,
bitkilerin vegetatif ve generatif gelişimine zarar vermeyeceği Bakanlık araştırma
enstitüleri veya üniversiteler tarafından
belirlenmesi durumunda ilgili Bakanlıkların onaylı belgeleri ile
mahallin en büyük mülki amirinin izni doğrultusunda, zeytinlik sahalarında ve
bu sahalara 3 kilometre mesafede madencilik faaliyetlerinde bulunulabileceğine
ilişkin düzenleme, Danıştay 8. Dairesi'nin 19/02/2015 tarih ve E:2012/4992, K:2015/996
sayılı kararı ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında
Kanun'un 20'nci maddesinin amacını aşan bir düzenleme olduğu gerekçesiyle iptal
edilmiştir. Söz konusu Kanunun 20'nci maddesinin amacının ise, gerekli
tedbirler alınmış olsa bile, zeytinlik sahalarında ve bu sahalara 3 kilometre
mesafede zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri
hariç olmak üzere kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran ya da sayılan
olumsuz sonuçlara yol açma ihtimali bulunan tesislerin yapılmasını ve işletilmesini
önlemek olduğu açıktır.
Bu durumda; işleme konu proje sahasına 3 kilometrelik
mesafede zeytinlik alanlar bulunduğu ve söz konusu zeytinliklere zarar
vermeden, toz ve duman çıkarmayacak şekilde faaliyette bulunulmasının hayatın
olağan akışına aykırı olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlık konusu projenin 3573
sayılı Yasanın belirtilen hükümlerine aykırı olduğu, ayrıca bilirkişi raporunda
proje tanıtım dosyasında jeolojik, hidrojeolojik, çevresel etkilerinin
yeterince değerlendirilmediğinin, dosyadaki toz hesaplarının hava kirliliğinin
kontrolü bakımından yetersiz olduğunun, projenin kızılçam orman alanına
olumsuz etkileri bulunabileceğinin
belirtilmesi karşısında dava konusu "kalker üretimi, kırma-eleme tesisi,
hazır beton tesisi ve beton parke büz üretim tesisi" projesi hakkında Muğla
Valiliği tarafından verilen dava konusu 29/03/2021 tarih ve E.202177 sayılı "Çevresel
Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir" kararında hukuka uyarlık
bulunmadığı sonucuna varılmıştır” denildi.
Kararın önemi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın Zeytincilik Yasasını
yok sayarak zeytinlikleri maden faaliyetlerine açan yönetmelik değişikliğinden hemen önce çıkan bu yargı kararı yaşam savunucularına moral oldu.
Gökova halkı bu kararın örnek oluşturmasını, aynı bölgede Muğla
Büyükşehir Belediyesi ve başka şirketler tarafından yürütülen, yaşam
alanlarını tahrip eden benzer faaliyetlerin de sonlandırılmasını bekliyor.