Doğanın cömertçe sunduğu güzellikleri barındıran Gökova
Havzası, yıllardır sahip olduğu zenginliklerin farkında. Bunun kağıt üzerinde
de böyle olduğunu biliyoruz. Zira 1988 tarihinde Gökova, Bakanlar Kurulu kararı
ile Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiş bulunuyor.
Ancak gerek merkezi yönetimin, gerek yerel yönetimlerin,
gerekse özel işletmelerin, halkın, sivil toplum örgütlerinin bu çok özel doğa
parçasını koruma konusunda ne yazık ki hep birlikte sınıfta kaldığımızı da teslim
etmemiz gerekiyor. Yıllardır ekolojik dengenin ve kültürel yapının korunması
için yerel ve ulusal hatta uluslararası ölçekte inisiyatifler oluşturulmasına
karşın, korumaya yönelik bir yönetim planı oluşturamıyor, sahip olduğumuz
zenginlikleri rant uğruna feda ediyoruz.
Birkaç tanesini saymak gerekirse;
Bir yıl kadar önce Gökova kavşağına bir viyadük yapılması
gündeme getirildi. Doğal ve kültürel yapıya büyük zarar verecek olan ve üstelik
hiçbir şekilde gerek duyulmayan bu proje duyarlı sivil toplum kesimlerinin
girişimi ile iptal edildi. Şimdi bu proje revize edilerek Akyaka’nın girişine
kaydırılıp bir tünelle Akyaka’ya orman içinden yeni bir yol açma projesine
dönüştü.
Azmak kenarında restoranların ve otellerin yasalara aykırı
işgalleri gün geçtikçe yayılıyor, canlıların yaşam alanları tahrip ediliyor.
Ortak yaşam alanı olan zeytinlikler özelleştirilerek imara
açılmaya çalışılıyor.
Gökova’da taş ocaklarının tahribatları her geçen gün daha da
yayılıyor. Şimdi de beton santralları kurulmak isteniyor. Bu ocakların
faaliyetleri sonucunda su havzası kirletiliyor, biyolojik çeşitlilik yok
ediliyor, doğa tahrip ediliyor.
Akbük üzerindeki turizm baskısı artıyor, bölgeyi turizm
yatırımlarına açma, Akyaka-Akbük arasındaki yolun “turizm yolu” yapılacağı
söylentileri her geçen gün artıyor, hatta bölgemizin politikacıları tarafından
bile dillendiriliyor.
Listeye daha birçok başka girişimi ekleyebiliriz. Tüm
bunlar özellikle korumamız gereken bu küçük coğrafyada gerçekleşiyor.
Doğayı tahrip eden bu girişimlerin sahiplerinin neredeyse
ortak gerekçesi: “insana hizmet”, “kalkınma”, “turizmi geliştirme”, vs. Ve mutlaka doğayı ne kadar çok sevdiklerini
de eklemeyi unutmuyorlar.
Elbette bölgede yaşayan bizlerin yaşam kalitemizin yükselmesini talep etmek en 'doğal' hakkımız. Ancak yaşam kalitesi, insanın parçası olduğu doğadaki diğer
kardeşlerinin yaşam alanlarına zarar vererek ne kadar mümkün olabilir? Örneğin;
turizm tanıtımlarında Azmak’ta su samuru yaşadığını söylerken, yaşam alanlarını
tahrip ettiğimiz için neredeyse on yıldır su samurlarını artık göremediğimiz, zaten
çok az olan yalı çapkınlarının sayısının gün geçtikçe azaldığının, göçmen
leyleklerin daha az geldiğinin, hatta kurbağaların vıraklamalarının dahi daha az
duyulduğunun farkında mıyız? Böyle devam ettiğinde turizm ne kadar sürdürülebilir olacak?
Gökova Ekolojik Yaşam Derneği, başka bir dünyanın mümkün
olduğuna inanan yöre sakinlerinin bir araya gelmesi ile kuruldu. Bizler, ancak
ait olduğumuz doğanın en büyük zenginlik olduğunun farkında olarak, kendimizi
diğer türlerin efendisi olarak belirlemeden, birbirimizin yaşam alanlarını
tahrip etmeden yaşam kalitemizi yükseltebileceğimizin bilincindeyiz. Gelecek
nesillerin de bizim yaşadığımız güzellikleri aynen yaşamaya hakları olduğunu
kabul ediyor ve bunları koruyarak
devretmeye kendimizi sorumlu hissediyoruz. Doğayı tahrip etmeden “insana
hizmet” etmenin mümkün olduğunu, bunun için ormanların, azmağın, denizin,
kurdun kuşun yaşam alanlarının yok edilmesinin gerekmediğini biliyoruz. Yeter
ki yaşadığımız alanlarla ilgili kararları birlikte alalım, sorunlarımıza ortak
akıl oluşturarak çözümler bulmaya çalışalım. Böyle yaptığımızda örneğin Akyaka
sapağında trafik sorununu milyonlarca TL kaynak harcayarak, binlerce ağacı
keserek, değil, çok basit uygulamalarla çözümler geliştirebiliriz. Yani
yerinden yönetim ilkelerine yaşam vererek, karar alma süreçlerine katılma
hakkımızı kullanarak, yaşama aktif katılan bireyler olduğumuzda bunları
başarabiliriz.
Gökova Ekolojik Yaşam Derneği'ni, bölgedeki tüm yerleşim
yerlerinin sakinleri ile birlikte, havzanın sorunlarını ortaklaştıracağımız,
sorunlarımıza ortak çözümler arayacağımız bir
platform olarak düşündük. Derneğin kuruluşu, yukarıda sayılan sorunlarla
ilgili mücadele süreçlerinde yer almış bölge sakinlerinin girişimi ile
gerçekleşti. En kısa zamanda da bölgenin tamamını kapsayan tanıtım ve katılım
çalışmaları yapmayı hedefliyor. 10 Temmuz’da ilk Genel Kurul toplantısını
yaparak yönetim ve çalışma gruplarını oluşturmayı, üyelerin katılımı ile birçok alanda eş zamanlı
çalışmalar yapmayı öngörüyor.
Derneğimizin tüzüğünde kuruluş amacımız şu şekilde ifade ediliyor:
“Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin de içinde yer aldığı
Gökova Havzasında, insanın doğanın bir parçası olduğundan hareketle tüm doğal
varlıkların haklarının, biyolojik çeşitliliğin, ortak yaşam alanlarının ve
kentin hak ve hukukunun korunmasına; Gökova Özel Çevre Koruma kriterlerinin ve
taraf olunan yerel, ulusal ve uluslar arası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerin
yerine getirilmesi için yönetim planlarının oluşturulmasına, hayata
geçirilmesine, denetlenmesine; yerel yönetimde hesap sorma ve hesap verme,
halkın karar alma süreçlerine katılımı, yerinden yönetim ilkelerinin hayata
geçirilmesine katkı sağlamak.”
Gökova Ekolojik Yaşam Derneği, tüm bölge sakinlerine merhaba
derken en yakın zamanda tanışmayı, konuşmayı, dertleşmeyi, dayanışmayı, ortak
sorunlarımıza birlikte çözümler üretmek için çalışmalar yapmayı diliyor.
İletişim Bilgileri:
https://www.facebook.com/gokovaekolojikyasam/
gokovaekolojikyasam@gmail.com