27 Aralık 2021 Pazartesi

Mahkeme kararını verdi: Akyaka İmar Planı Revizyonu İptal edildi !

Geçen yıl Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından askıya çıkarılan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Akyaka İmar Planı Revizyonuna karşı Akyakalıların açtığı davada, Muğla 3. İdare Mahkemesi Planın iptaline karar verdi. Mahkeme daha önce bu davada Yürütmeyi Durdurma ara kararı vermiş, sonrasında da Bakanlığın karara itirazını reddetmişti.

İptal kararının gerekçesi:

25.11.2021 tarihinde oybirliği ile alınan Mahkeme kararında “Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna, davalı idarece itiraz edildiği fakat itirazın anılan raporu hukuki yönden sakatlayıcı nitelikte bulunmadığı anlaşıldığından, bilirkişi raporunun karara esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olduğu değerlendirilmiştir” denilerek kararın gerekçesine şu şekilde yer verildi:

“Bu durumda, dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; dava konusu 1/25.000 ölçekli planın 1/100.000 ölçekli plana uyumlu olmaması, orman alanlarının dava konusu planlarda azaltılarak kullanım değişikliğine gidilmesi, Özel Çevre Koruma Bölgesi içerisinde ve Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca korunması gerekli alanlar içerisinde yer alan Akyaka’da yapılacak olan Çevre Düzeni Planlarında ve plan revizyonlarında Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD) uygulanmaması, 1/1000 ölçekli planların yat limanı kararı açısından 1/5000 ölçekli plana uyumlu olmaması, 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planlarının nüfus projeksiyonlarının yapılmadan arazi kullanım kararlarının verilmesi, dolayısıyla nüfus projeksiyonlarına uygun olarak yapılması gereken kentsel, sosyal ve teknik altyapının Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin Ek-2 Tablosunda yer alan asgari standartlar ve alan büyüklüklerini karşılayıp karşılamadığının tespitinin yapılmasının mümkün olmaması, 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Revizyonu ile 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonlarının Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 21., 23., 25. ve 26. maddelerine, Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 21., 23., 25. ve 26. maddelerine ve Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmelik’e uygun olarak hazırlanıp onaylanmaması, 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Revizyonu ile 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonlarında Yasaya aykırı bir biçimde planlarda “özel rekreasyon alanları” olarak tanımlanan alanlara yer verilmesi, ulaşım planlaması ve etüdünün yapılmaması, planların yapım aşamasında alınan kurum ve kuruluşların görüşlerinin planlara yansıtılmaması, planlarda önerilen ÖPA-1 ve ÖPA-2 olarak belirlenen özel proje alanlarının mevcut mülkiyet haklarına aykırı olması ve bu alanların sınırlarının belirlenmesinde ayrıcalıklı plan yapılması, bunun gerekçelerinin de açıklanmaması, sosyal altyapı alanı olarak çocuk oyun alanı, sosyo-kültürel tesis alanı, park, teknik altyapı alanı, yol ve açık otopark alanlarının büyüklüklerinin mevzuata uygun olmayan şekilde azaltılması, orman alanlarının mevzuata göre aykırı olarak park alanına dönüştürülmesi, Aydın - Muğla İlleri Bütünleşik Kıyı Alanları Planı; Aydın - Muğla İlleri Bütünleşik Kıyı Alanları Planı’na aykırı bir biçimde yat limanı önerilmesi, yat limanlarında bulunması gerekli olan arazi kullanım türlerinin Plan revizyonlarında nasıl karşılanacağına yönelik hiçbir açıklama ve plan kararına yer verilmemesi, uluslararası sözleşmelerle korunan alanlarda olası tehditlere karşı yapılması gerekenlere uyulmaması, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ve 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu hakkında söz konusu imar planlarıyla ilgili kurum görüşlerinin verilmesi, ancak planlama alanı içerisinde zeytinlik sahalar bulunmasına karşın yine uygulamakla yükümlü bulunduğu 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun ile ilgili herhangi bir görüş bildirilmemesi ve planlarda da zeytinlik sahalara yer verilmemesi, kıyı düzenlemesi yapılması planlanan alan ile ilgili planlama hükümlerinde yer verilmemesi hususları dikkate alındığında, Akyaka Mahallesi ve kıyı alanlarına ilişkin davalı idarece hazırlanan; 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nâzım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planının ile bu plan revizyonlarının dayanağı 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”

Karar:

Karar metninde yukarıda açıklanan nedenlerle  dava konusu planların iptaline,

yargılama giderlerinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,

avukatlık giderlerinin davalı idare tarafından davacıya ödenmesine,

davaya müdahil olan tarafların ödedikleri posta masraflarının da davalı idare tarafından müdahillere iadesine,

kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde (Mahkememize verilecek dilekçeyle) İzmir Bölge İdare Mahkemesi'ne istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildiği belirtiliyor.

Yeni revizyon planında son durum:

Bakanlık söz konusu plan revizyonu davasında kararın verilmesini beklemeden Eylül ayında ikinci bir plan revizyonunu askıya çıkarmıştı.  Halen itirazların değerlendirme sürecinin devam ettiği bu yeni plana da Akyakalılar önceki plandan çok farklı olmadığı gerekçesi ile yoğun bir şekilde itiraz etmişlerdi ve  yeniden dava açmaya hazırlanıyorlar.

Davayı Akyakalılar adına vekaleten yürüten Av. Güzin Altıniş Kurt ve Av. Ümit Kurt, bu kararın askıdaki yeni planın da iptal ettirilmesi için açılacak yeni davada güçlü bir dayanak olacağını belirttiler.

Akyakalılar ne diyor?

Davanın açılmasına önderlik eden Muğla Çevre Platformu Gökova Meclisi üyeleri,  Akyaka'nın Gökova Özel Çevre Koruma alanın içerisinde olması nedeni ile öncelikle yerel paydaşların katılımı ile hazırlanan ve Bakanlık tarafından onaylanan Gökova ÖÇKB Yönetim Planı'nın uygulamaya alınması gerektiğini söylüyorlar.  Gökova Meclisi Eş sözcüsü Candan Süsoy, yerel halkın, sivil toplum örgütlerinin katılım ve katkısı ile hazırlanan bir yönetim planını iki yıldır uygulamaya almadan, yönetim planı ile tamamen çelişen, rant odaklı bir imar planı revizyonu yapmaya çalışmanın "koruma amacı" ile çeliştiğini söyledi. Süsoy, Bakanlığa çağırıda bulunarak, Mahkeme kararında belirtilen  gerekçeleri dikkate alarak, neredeyse hiçbir değişiklik yapılmadan yeniden askıya çıkarılan yeni plan revizyonunun geri çekilmesini, Gökova ÖÇKB Yönetim Planı'nın daha fazla geciktirmeden uygulamaya alınmasını, Akyaka için yeni bir revizyon planının Yönetim Planı uygulamaya alındıktan sonra, onunla uyumlu olacak şekilde, yerel paydaşlar ve halkın katılımı ile birlikte hazırlanmasını istedi.

10 Aralık 2021 Cuma

Gökova'da taşocağına “ÇED Gerekli Değil” kararını bilirkişi uygun bulmadı

Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Gökova Mahallesinde Tembeller Dağı mevkiinde faaliyet gösteren Özmet Makine San. Tic. Ltd. Şirketi tarafından yapılması planlanan II-A grubu (kalker) maden ocağı 20,63 ha alanda kalker üretimi (700.000 ton/yıl), kırma/eleme tesisi (395.000 ton/yıl), hazır beton tesisi (300 m3/saat),  beton parke-büz üretim tesisi (300 m3/saat) için Muğla Valiliği  Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen “ÇED gerekli değildir” kararına karşı Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde MUÇEP Gökova Meclisi’nin girişimi ile dava açılmıştı. Açılan davada Mahkeme bilirkişi incelemesine karar vermişti.


Gökova'da taşocaklarının faaliyetleri sırasında yapılan patlatmalar ve çıkan tozlar

Sahadan yapılan inceleme sonucunda Jeoloji Mühendisi, Orman Mühendisi, Maden Mühendisi, Çevre Mühendisi, Ziraat Mühendisi, Şehir ve Bölge Plancısı ve Harita ve Kadastro Mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan rapor 29.11.2021 tarihinde Mahkemeye sunuldu.

Raporun giriş bölümünde Mahkeme tarafından Bilirkişi heyetinden, “taşınmazın bulunduğu alanın ticari, ekonomik, kültürel konumu ve çevresinin mevcut kullanım durumu dikkate alınarak; davacı ve davalı iddiaları ile dosyada bulunan bilgi ve belgeler değerlendirilerek, taşınmazın bulunduğu alan ve çevresi gezilip görülerek;

Dava konusu ÇED gerekli değildir kararına konu olan projenin etki alanı belirlenerek, tarım alanlarına, varsa zeytinlik sahalara, su kaynaklarına, ve duyarlı yörelere uzaklığı, ÇED Gerekli Değildir kararı verilen faaliyetin alanının ve alanın yakın çevresinin niteliği, su kaynakları, biyolojik çevre, flora ve fauna, canlı türleri üzerindeki etkisinin neler olduğu, projenin çevreye olabilecek tüm etkileri göz önünde bulundurularak çevre kirlenmesine yol açabilecek atık ve atıkların zararsız hale getirilmesi ve biyolojik çeşitlilik, canlı türleri ile flora ve fauna yönünden alınacak önlemlerin neler olduğu ve proje kapsamında bu önlemlere yer verilip verilmediği, PTD’nin ve alınacak önlemlerin teknik ve bilimsel açından yeterli olup olmadığı, söz konusu proje etki alanın niteliği ve özellikleri göz önünde bulundurulduğunda proje konusu faaliyetin önemli çevresel etkilerinin olup olmadığı, kamu yararı ve çevre dengesi gözetilerek alınacak önlemlerle çevresel açıdan oluşabilecek zararların giderilebilmesinin mümkün olup olmadığı ve proje için çevresel etki değerlendirmesi raporunun hazırlanmasının gerekli olup olmadığı” incelenerek raporlanmasının istendiği belirtiliyor.

Raporda konunun alt başlıklar halinde ele alınarak incelendiği belirtilerek şu başlıklara yer veriliyor:

Jeoloji ve Hidrojeoloji disiplini açısından değerlendirme

PTD dosyasında jeolojik ve hidrojeolojik açıdan birçok değerlendirme ve çalışma sunulduğu; bunların oldukça yüzeysel, kısmen eksik, kısmen çelişkili, bazen hatalı ve alan gerçekleriyle örtüşmediği tespitlerine yer verilerek söz konusu projeye Muğla Valiliği tarafından verilen ÇED Gerekli değildir kararının Jeolojik açıdan kamu yararı taşımadığı belirtiliyor.

Çevre Mühendisliği ve Çevre Mevzuatı açısından değerlendirme

Bölgedeki diğer maden işletmelerinin kümülatif etkilerinin modellemeye dahil edilmediği, toz hesaplarının Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğine uygun olmadığı ifade ediliyor.

ÇED Yönetmeliği açısından değerlendirme

Proje alanının Muğla'yı Datça, Marmaris, Köyceğiz ve Fethiye gibi önemli turizm merkezlerine bağlayan “sakar yokuşu” olarak tanımlanan yolun ön görünümünde olması, bölgenin önemli turizm merkezlerine komşuluğu, tesis alanının yeraltı ve yerüstü su kaynaklarıyla “Gökova Kadın Azmağı Özel Çevre Koruma Bölgesi” besleme havzasında olması nedenleriyle özel bir dikkatle incelenmesi gerektiği, ÇED sürecinin işletilerek sürece bölgede yaşayan ve faaliyetin sonuçlarından etkilenecek halkın katılımının da sağlanması gerektiği kanaati oluştuğu belirtiliyor.

Şehir ve Bölge Planlama disiplini açısından değerlendirme

Söz konusu faaliyetin isabet ettiği alanın tapuda “devlet kızılçam ormanı” cinsiyle kayıtlı olduğu, söz konusu ormanların gerek bölge, gerek il, gerekse de ülke açısından korunması gereken alanlardan olduğu, söz konusu ÇED alanlarının aynı zamanda önemli doğa alanına isabet ettiği, bahse konu önemli doğa alanlarının da hassas ve benzersiz coğrafyası, bitki, hayvan ve sahip olduğu doğal özellikleri nedeniyle daha ayrıntılı incelenmesi gereken alanlardan olduğu, söz konusu faaliyetin bu alanlara ve dolayısı ile bahse konu planların planlama hedef ve ilkelerine ulaşılmasını olumsuz etkileme potansiyeli bulunmaktadır denilerek Çevre ve Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararının Şehircilik ve Bölge Planlama disiplini açısından uygun olmadığı belirtiliyor.

Orman Mühendisliği disiplini açısından değerlendirme

Faaliyet sonrasında rehabilitasyon çalışmasının mümkün olmadığı kanaatimizdir denilerek madencilik faaliyeti ile orman bütünlüğünün zarar göreceği ifade ediliyor ve şu tespitlere de yer veriliyor:

Faaliyetin eğimli arazide gerçekleştirilecek olması nedeni ile de gerekli önlemler alınmadığı takdirde erozyona açık hale getirilecektir.

Gökova – Yeşilova yolu bitişiğinde olması nedeni ile görüntü kirliliğine neden olacağı kanaatimizdir.

Ruhsat alanı 1. Derece yangına hassas bölgeler içerisinde kalmaktadır. Ayrıca bölgedeki ağaçlarda basra bulunması nedeni ile bölgede önemli ölçüde basra balı üretilmektedir.

Büyük bir bölümü orman alanı içerisinde yapılması düşünülen faaliyetin orman bütünlüğünü, toprak rejimini ve ekosistemi bozacağını, görüntü kirliliği vereceği, basra balı üretimini düşürüleceğini ve turizmi olumsuz etkileyeceği nedenleri ile faaliyetle ilgili hazırlanan Nihai PTD dosyayı ve Muğla Valiliği tarafından verilen ÇED Gerekli Değildir kararının Orman Mühendisliği açısından uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.


Gökova'da taşocaklarının faaliyeti sırasında tahrip olan orman alanları

Ziraat Mühendisliği disiplini açısından değerlendirme

Kalker ocağının faaliyete geçmesi ile ağaçlar, makiler kesilecek, yüzey toprağının büyük bölümünün yok olmasına neden olacaktır. Bunun sonucunda yeraltı suyu, içme suyu, tarım alanlarında kullanılan su miktarı azalacaktır. Su, bitkisel üretimin arttırılması, halkın beslenmesi için kullanılmaktadır. Bu ilişki “üstün kamu yararı” kapsamında kavranır ve değerlendirilir. Çünkü üretilen su tarım için, dolayısı ile halkın beslenmesi ve varlığının devamlılığı için gereklidir. Açık ocak işletmelerinin su üretimine ve doğal su akma/sızma yollarının bozulması üzerine etkileri ile ele almak ve değerlendirmek gerekmektedir. Maki ve tarım alanına düşen yağışın toprağa ulaşan bölümü pek yüzeysel akışa dönüşemeden ölü örtü ve toprağa sızar. Maki florası bitkiler ve tarım bitkilerinin yaprak dökümü ile oluşan ölü örtü, ölü örtünün ayrışması ile oluşan humus ve diğer organik maddeler toprağın gözenek hacminin ve gözenek çaplarının artmasını sağlar. Su bu gözeneklerden hızla sızarak derinlere iner. Topraktan ana kaya çatlak sistemine geçen su, kaynakları ve yeraltı sularını besler. Ocağı yarmaları kaya çatlak sistemini kestiği için yeraltı suyuna sızan suyun da açığa çıkmasına, akış yönünün değişmesine, buharlaşmasına ve kaybına neden olur. Ocağı yarmaları toprak suyunun da buharlaşmasına neden olur. Yarma kenarında veya yakınında bulunan ağaçlarda verim düşüklüğü ve giderek kurumalar görülür. Maki ve tarım alanı azaldıkça yağışlarda sel ve su baskını, toprak kaybı da o oranda hızlı bir şekilde artmaktadır.

Ocak yakınında bulunan, tarla, bahçe, zeytinlik ve mera alanlarında açık ocak faaliyetinin başlaması ile önemli ve telafisi mümkün olmayan zararlara neden olacaktır. Çevrede bulunan tarladaki mahsullerin ve ağaçların verimi ve ürün kalitesi düşecektir. Bazı ağaçlarda kurumalar ve bazı bitkilerin de yok olduğu bilinmektedir. Ocağın açılması sırasında yüzeyinde bulunan toprağı tutan ve koruyan bitki örtüsünün yok olmasıyla toprağın yüzeyden akıp gideceği aşikardır.

Kireçtaşları, yarı mermerleşmiş kireç taşları ve mermerler tabakalı yapıda oldukları biliniyor. Tabakalı ve kırıklı içyapıya yağmur suları sızıp kalsiyum karbonatı eritir. Milyonlarca yıl süren bu erime sonucunda kireçtaşı ve kayalar içerisinde su yolları ve mağaralar oluşur. Bu mağara sistemi yağış sularını kaynaklara, düdenlere, yeraltı sularına taşır. Ocak işletmelerinde yapılan patlatmalar mağara sistemini bozar, çökmelere ve su yollarının değişmesine suyun derinlere kaçmasına neden olur.

Bu tip açık ocak işletmelerinde toz daima vardır. Faaliyet sırasında gevşetilmiş kayanın makine ile kazılması, kaldırılması, yığılması aşamalarında, kırma/kesme işlemlerinde, işlenmiş materyalin yığılmasında, kamyonlara yüklenmesinde ve nakliyat sırasında toz açığa çıkar. Oluşan toz, çiçeklenme döneminde çiçeklerin üzerini örterek döllenmeyi önler ve mahsul oluşumunu azaltır, tarım arazilerinin verimsizleşmesine neden olur. Sonuçta su kaynaklarını kullanan insanlar ve yerleşim alanları zarar görür. Toz, yerleşim alanlarında konu ile ilgisi olmayan insanların sağlığını olumsuz etkiler. Bitki yapraklarını kaplayarak solunumu, fotosentezi engeller, bitkinin ve ağaçların kurumasına neden olur.

Maki alanlarının su üretimi ve tarım alanlarına su katkısı halkın beslenmesini sağlar. Meralar yok edildikçe bu su kaynaklarına ulaşmakta imkansızlaşır. Yüzey bitki örtüsü ve toprak yok olunca, oluşan tozların havaya karışması ve bu tozların yağmur ile birleşmesi sonucunda içindeki bazı ağır metallerle reaksiyona girerek asit oluşur. Bu yağmur sularının toprağa düşmesi de ileriki zamanlarda toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik dengesini bozarak orta ve uzun vadede ayrı tahribatlara yol açacaktır.

Çevrenin açık alan olması nedeni ile ocaklardan çıkarılacak materyalin ıslatılması için suyun yetersiz kalacağı aşikardır. Bölgede özellikle yaz aylarında ıslatma suyu da hızla buharlaşır. Topoğrafyanın, toprak profillerinin ve jeolojik katmanların kazı nedeni ile değişmesi kitle kaybına, drenaj deseni ve su ekonomisinin değişmesine, verimli üst toprağın kaybolmasına,  topraktaki canlıların (bitki ve hayvan) yok olmasına ve tüm bunlara bağlı olarak ekolojik dengenin yok olmasına neden olur.

Ocakların açılması ile makilik alanlar yok edilmektedir. Bu da makilik alanların bölünmesine, bitki kaybı, doğal arazi parçalanması ile biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır.

Maden Mühendisliği disiplini açısından değerlendirme

Proje kapasitesine göre öngörülen rezerv miktarı ve faal olarak çalışmakta olan IR: 20068456 işletme ruhsatının rezerv potansiyeli dikkate alındığında dava konusu faaliyet alanı yerine mevcut ocağın değerlendirilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır. Ayrıca mevcut ocağın değerlendirilmesinin işletme maliyetine sağlayacağı katkı yanında, PTD Tablo 43’de belirtilen 2598 ağacın kesilmesinin gerekmeyeceği ve bu sayede orman bütünlüğünün korunacağı kanaatine varılmıştır.

Taşocaklarından yapılan nakliyat yerleşim yerlerinde trafik ve can güvenliğini tehdit ediyor. 

 SONUÇ: 

Raporun sonuç bölümünde yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen gerekçeler özetlenerek Özmet Makine San. Tic. Ltd. Şirketi tarafından yapılması planlanan II-A grubu (kalker) maden ocağı 20,63 ha alanda kalker üretimi (700.000 ton/yıl), kırma/eleme tesisi (395.000 ton/yıl), hazır beton tesisi (300 m3/saat),  beton parke-büz üretim tesisi (300 m3/saat) için Muğla Valiliği  Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen “ÇED gerekli değildir” kararının uygun olmadığı ifade ediliyor.

Davayı vekaleten yürüten MUÇEP Gökova avukatlarından Ümit Kurt, bilirkişi raporunun bölgedeki taşocaklarının faaliyetlerinin neden olduğu ekolojik tahribatlara karşı verilen mücadele açısından çok önemli bir kazanım olduğunu belirtti. Şimdi Muğla 1. İdare Mahkemesinin vereceği karar bekleniyor.