Epistomoloji kuyusu dipsizdir.
Çünkü, bilginin kendisinden çok teorisi millete dert olmuştur.
Çünkü, teori üretmek için ayağa kalkmaya gerek yoktur.
Öyle bir devirdeyiz ki, bilgiyi üretmek için harcanan çabanın, masrafın kat kat fazlasını;
Bilginin rafinasyonu, kategorizasyonu, maniplasyonu için harcıyoruz.
Düşünsenize bunca işlemden geçmiş bilginin halini?
Bir de bunu pazarlamak için yapılanlar var.
Okul, toplantı, teknoloji, yayın, medya...
Bir de, pazarlanan bilginin geri dönüşünü ölçmek için yapılanlar var ki, o başka bir dünya.
Geçenlerde, Ardahan orman şefliğinde bir genç orman mühendisiyle konuşuyorduk.
“Yaşlanan ormanları kesmek lazım, yoksa orman gençleşmez, biter” dedi.
Buna pireler bile kıçlarıyla gülerken, koskoca devlet bu bilginin peşine takılıp, orman kesti.
“insan müdahalesi olmazsa ormanlar yok olur!” ormancılarda yerleşik bilgidir.
Neden?
Çünkü, aldıkları eğitim sistemini kuran hazretler, onlara ağaca kereste, odun, kütük, ‘mal’ olarak bakmayı öğretmişlerdir.
Eski, yaşlı ve hatta kuru ağaç olmazsa böcekler, kurtlar, mantarlar nerde yaşayacaklar?
Kurtlar olmazsa, ağaçkakanlar neyle beslenecekler?
Ağaçkakan olmazsa o ağaç topluluğuna hangi yüzle ‘orman’ diyeceğiz?
Su, hava, ateş, toprak, inek, ağaç... tıpkı ‘bilgi’ gibi birer mal oldular.
Hepsinin artık barkodu var.
Şu günlerde de ruhlarımıza barkod hazırlıyoruz.
Üniversite hayatımda dönüp dolaşıp öğrettikleri konu “barajların faziletleri” idi.
Mezun olduktan sonra, “barajların zararını” anlatan ilk kişiyi hain belledim.
Ermenileri, Yunanlıları, Arapları, Rumları zaten hain bilirdim.
(Kürtler o zamanlarda dağ Türk’leriydi.)
Bir de baraj düşmanı, ‘doğacı’ satılmışlar çıktı piyasaya.
Barajlara ihtiyaç var.
Neden?
Çünkü, enerji lazım.
Neden?
Çünkü tüketiyorum, öyleyse varım.
Nasıl bir dünya ki, tüketim durduğunda çökecek!
Yuhh!
Günümüzde işlenerek piyasaya sürülen, mamül bilgi bize tüketimi, hızı ve yalnızlığı öğretiyor.
Bizi hergeçen gün daha çok madde bağımlısı yapıyor.
Bunun adı düpedüz ayırıcı, bölücü, ötekileştirici bilgidir.
Günümüz felsefecileri, hikmet diye bir şeyi unuttular, bu ayırıcı bilgiyi sevmeyi felsefe sanıyorlar.
Peki, birleştirici, bütünleyici, kavuşturucu bilgi var mı?
Varsa, hangi örtünün altına saklandı?
Ona ulaşmanın yolu, yordamı yok mu?
Tut ki onu bulduk, o bilgi bizi neye kavuşturacak?
Bizi neyle bütünleyecek?
Ayırıcı bilginin esaretinden kurtulmadan, fazilete kavuşmak mümkün değil gibi.
Sunay Demircan
Çünkü, bilginin kendisinden çok teorisi millete dert olmuştur.
Çünkü, teori üretmek için ayağa kalkmaya gerek yoktur.
Öyle bir devirdeyiz ki, bilgiyi üretmek için harcanan çabanın, masrafın kat kat fazlasını;
Bilginin rafinasyonu, kategorizasyonu, maniplasyonu için harcıyoruz.
Düşünsenize bunca işlemden geçmiş bilginin halini?
Bir de bunu pazarlamak için yapılanlar var.
Okul, toplantı, teknoloji, yayın, medya...
Bir de, pazarlanan bilginin geri dönüşünü ölçmek için yapılanlar var ki, o başka bir dünya.
Geçenlerde, Ardahan orman şefliğinde bir genç orman mühendisiyle konuşuyorduk.
“Yaşlanan ormanları kesmek lazım, yoksa orman gençleşmez, biter” dedi.
Buna pireler bile kıçlarıyla gülerken, koskoca devlet bu bilginin peşine takılıp, orman kesti.
“insan müdahalesi olmazsa ormanlar yok olur!” ormancılarda yerleşik bilgidir.
Neden?
Çünkü, aldıkları eğitim sistemini kuran hazretler, onlara ağaca kereste, odun, kütük, ‘mal’ olarak bakmayı öğretmişlerdir.
Eski, yaşlı ve hatta kuru ağaç olmazsa böcekler, kurtlar, mantarlar nerde yaşayacaklar?
Kurtlar olmazsa, ağaçkakanlar neyle beslenecekler?
Ağaçkakan olmazsa o ağaç topluluğuna hangi yüzle ‘orman’ diyeceğiz?
Su, hava, ateş, toprak, inek, ağaç... tıpkı ‘bilgi’ gibi birer mal oldular.
Hepsinin artık barkodu var.
Şu günlerde de ruhlarımıza barkod hazırlıyoruz.
Üniversite hayatımda dönüp dolaşıp öğrettikleri konu “barajların faziletleri” idi.
Mezun olduktan sonra, “barajların zararını” anlatan ilk kişiyi hain belledim.
Ermenileri, Yunanlıları, Arapları, Rumları zaten hain bilirdim.
(Kürtler o zamanlarda dağ Türk’leriydi.)
Bir de baraj düşmanı, ‘doğacı’ satılmışlar çıktı piyasaya.
Barajlara ihtiyaç var.
Neden?
Çünkü, enerji lazım.
Neden?
Çünkü tüketiyorum, öyleyse varım.
Nasıl bir dünya ki, tüketim durduğunda çökecek!
Yuhh!
Günümüzde işlenerek piyasaya sürülen, mamül bilgi bize tüketimi, hızı ve yalnızlığı öğretiyor.
Bizi hergeçen gün daha çok madde bağımlısı yapıyor.
Bunun adı düpedüz ayırıcı, bölücü, ötekileştirici bilgidir.
Günümüz felsefecileri, hikmet diye bir şeyi unuttular, bu ayırıcı bilgiyi sevmeyi felsefe sanıyorlar.
Peki, birleştirici, bütünleyici, kavuşturucu bilgi var mı?
Varsa, hangi örtünün altına saklandı?
Ona ulaşmanın yolu, yordamı yok mu?
Tut ki onu bulduk, o bilgi bizi neye kavuşturacak?
Bizi neyle bütünleyecek?
Ayırıcı bilginin esaretinden kurtulmadan, fazilete kavuşmak mümkün değil gibi.
Sunay Demircan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder