Sayfalar

10 Aralık 2021 Cuma

Gökova'da taşocağına “ÇED Gerekli Değil” kararını bilirkişi uygun bulmadı

Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Gökova Mahallesinde Tembeller Dağı mevkiinde faaliyet gösteren Özmet Makine San. Tic. Ltd. Şirketi tarafından yapılması planlanan II-A grubu (kalker) maden ocağı 20,63 ha alanda kalker üretimi (700.000 ton/yıl), kırma/eleme tesisi (395.000 ton/yıl), hazır beton tesisi (300 m3/saat),  beton parke-büz üretim tesisi (300 m3/saat) için Muğla Valiliği  Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen “ÇED gerekli değildir” kararına karşı Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde MUÇEP Gökova Meclisi’nin girişimi ile dava açılmıştı. Açılan davada Mahkeme bilirkişi incelemesine karar vermişti.


Gökova'da taşocaklarının faaliyetleri sırasında yapılan patlatmalar ve çıkan tozlar

Sahadan yapılan inceleme sonucunda Jeoloji Mühendisi, Orman Mühendisi, Maden Mühendisi, Çevre Mühendisi, Ziraat Mühendisi, Şehir ve Bölge Plancısı ve Harita ve Kadastro Mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan rapor 29.11.2021 tarihinde Mahkemeye sunuldu.

Raporun giriş bölümünde Mahkeme tarafından Bilirkişi heyetinden, “taşınmazın bulunduğu alanın ticari, ekonomik, kültürel konumu ve çevresinin mevcut kullanım durumu dikkate alınarak; davacı ve davalı iddiaları ile dosyada bulunan bilgi ve belgeler değerlendirilerek, taşınmazın bulunduğu alan ve çevresi gezilip görülerek;

Dava konusu ÇED gerekli değildir kararına konu olan projenin etki alanı belirlenerek, tarım alanlarına, varsa zeytinlik sahalara, su kaynaklarına, ve duyarlı yörelere uzaklığı, ÇED Gerekli Değildir kararı verilen faaliyetin alanının ve alanın yakın çevresinin niteliği, su kaynakları, biyolojik çevre, flora ve fauna, canlı türleri üzerindeki etkisinin neler olduğu, projenin çevreye olabilecek tüm etkileri göz önünde bulundurularak çevre kirlenmesine yol açabilecek atık ve atıkların zararsız hale getirilmesi ve biyolojik çeşitlilik, canlı türleri ile flora ve fauna yönünden alınacak önlemlerin neler olduğu ve proje kapsamında bu önlemlere yer verilip verilmediği, PTD’nin ve alınacak önlemlerin teknik ve bilimsel açından yeterli olup olmadığı, söz konusu proje etki alanın niteliği ve özellikleri göz önünde bulundurulduğunda proje konusu faaliyetin önemli çevresel etkilerinin olup olmadığı, kamu yararı ve çevre dengesi gözetilerek alınacak önlemlerle çevresel açıdan oluşabilecek zararların giderilebilmesinin mümkün olup olmadığı ve proje için çevresel etki değerlendirmesi raporunun hazırlanmasının gerekli olup olmadığı” incelenerek raporlanmasının istendiği belirtiliyor.

Raporda konunun alt başlıklar halinde ele alınarak incelendiği belirtilerek şu başlıklara yer veriliyor:

Jeoloji ve Hidrojeoloji disiplini açısından değerlendirme

PTD dosyasında jeolojik ve hidrojeolojik açıdan birçok değerlendirme ve çalışma sunulduğu; bunların oldukça yüzeysel, kısmen eksik, kısmen çelişkili, bazen hatalı ve alan gerçekleriyle örtüşmediği tespitlerine yer verilerek söz konusu projeye Muğla Valiliği tarafından verilen ÇED Gerekli değildir kararının Jeolojik açıdan kamu yararı taşımadığı belirtiliyor.

Çevre Mühendisliği ve Çevre Mevzuatı açısından değerlendirme

Bölgedeki diğer maden işletmelerinin kümülatif etkilerinin modellemeye dahil edilmediği, toz hesaplarının Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğine uygun olmadığı ifade ediliyor.

ÇED Yönetmeliği açısından değerlendirme

Proje alanının Muğla'yı Datça, Marmaris, Köyceğiz ve Fethiye gibi önemli turizm merkezlerine bağlayan “sakar yokuşu” olarak tanımlanan yolun ön görünümünde olması, bölgenin önemli turizm merkezlerine komşuluğu, tesis alanının yeraltı ve yerüstü su kaynaklarıyla “Gökova Kadın Azmağı Özel Çevre Koruma Bölgesi” besleme havzasında olması nedenleriyle özel bir dikkatle incelenmesi gerektiği, ÇED sürecinin işletilerek sürece bölgede yaşayan ve faaliyetin sonuçlarından etkilenecek halkın katılımının da sağlanması gerektiği kanaati oluştuğu belirtiliyor.

Şehir ve Bölge Planlama disiplini açısından değerlendirme

Söz konusu faaliyetin isabet ettiği alanın tapuda “devlet kızılçam ormanı” cinsiyle kayıtlı olduğu, söz konusu ormanların gerek bölge, gerek il, gerekse de ülke açısından korunması gereken alanlardan olduğu, söz konusu ÇED alanlarının aynı zamanda önemli doğa alanına isabet ettiği, bahse konu önemli doğa alanlarının da hassas ve benzersiz coğrafyası, bitki, hayvan ve sahip olduğu doğal özellikleri nedeniyle daha ayrıntılı incelenmesi gereken alanlardan olduğu, söz konusu faaliyetin bu alanlara ve dolayısı ile bahse konu planların planlama hedef ve ilkelerine ulaşılmasını olumsuz etkileme potansiyeli bulunmaktadır denilerek Çevre ve Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararının Şehircilik ve Bölge Planlama disiplini açısından uygun olmadığı belirtiliyor.

Orman Mühendisliği disiplini açısından değerlendirme

Faaliyet sonrasında rehabilitasyon çalışmasının mümkün olmadığı kanaatimizdir denilerek madencilik faaliyeti ile orman bütünlüğünün zarar göreceği ifade ediliyor ve şu tespitlere de yer veriliyor:

Faaliyetin eğimli arazide gerçekleştirilecek olması nedeni ile de gerekli önlemler alınmadığı takdirde erozyona açık hale getirilecektir.

Gökova – Yeşilova yolu bitişiğinde olması nedeni ile görüntü kirliliğine neden olacağı kanaatimizdir.

Ruhsat alanı 1. Derece yangına hassas bölgeler içerisinde kalmaktadır. Ayrıca bölgedeki ağaçlarda basra bulunması nedeni ile bölgede önemli ölçüde basra balı üretilmektedir.

Büyük bir bölümü orman alanı içerisinde yapılması düşünülen faaliyetin orman bütünlüğünü, toprak rejimini ve ekosistemi bozacağını, görüntü kirliliği vereceği, basra balı üretimini düşürüleceğini ve turizmi olumsuz etkileyeceği nedenleri ile faaliyetle ilgili hazırlanan Nihai PTD dosyayı ve Muğla Valiliği tarafından verilen ÇED Gerekli Değildir kararının Orman Mühendisliği açısından uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.


Gökova'da taşocaklarının faaliyeti sırasında tahrip olan orman alanları

Ziraat Mühendisliği disiplini açısından değerlendirme

Kalker ocağının faaliyete geçmesi ile ağaçlar, makiler kesilecek, yüzey toprağının büyük bölümünün yok olmasına neden olacaktır. Bunun sonucunda yeraltı suyu, içme suyu, tarım alanlarında kullanılan su miktarı azalacaktır. Su, bitkisel üretimin arttırılması, halkın beslenmesi için kullanılmaktadır. Bu ilişki “üstün kamu yararı” kapsamında kavranır ve değerlendirilir. Çünkü üretilen su tarım için, dolayısı ile halkın beslenmesi ve varlığının devamlılığı için gereklidir. Açık ocak işletmelerinin su üretimine ve doğal su akma/sızma yollarının bozulması üzerine etkileri ile ele almak ve değerlendirmek gerekmektedir. Maki ve tarım alanına düşen yağışın toprağa ulaşan bölümü pek yüzeysel akışa dönüşemeden ölü örtü ve toprağa sızar. Maki florası bitkiler ve tarım bitkilerinin yaprak dökümü ile oluşan ölü örtü, ölü örtünün ayrışması ile oluşan humus ve diğer organik maddeler toprağın gözenek hacminin ve gözenek çaplarının artmasını sağlar. Su bu gözeneklerden hızla sızarak derinlere iner. Topraktan ana kaya çatlak sistemine geçen su, kaynakları ve yeraltı sularını besler. Ocağı yarmaları kaya çatlak sistemini kestiği için yeraltı suyuna sızan suyun da açığa çıkmasına, akış yönünün değişmesine, buharlaşmasına ve kaybına neden olur. Ocağı yarmaları toprak suyunun da buharlaşmasına neden olur. Yarma kenarında veya yakınında bulunan ağaçlarda verim düşüklüğü ve giderek kurumalar görülür. Maki ve tarım alanı azaldıkça yağışlarda sel ve su baskını, toprak kaybı da o oranda hızlı bir şekilde artmaktadır.

Ocak yakınında bulunan, tarla, bahçe, zeytinlik ve mera alanlarında açık ocak faaliyetinin başlaması ile önemli ve telafisi mümkün olmayan zararlara neden olacaktır. Çevrede bulunan tarladaki mahsullerin ve ağaçların verimi ve ürün kalitesi düşecektir. Bazı ağaçlarda kurumalar ve bazı bitkilerin de yok olduğu bilinmektedir. Ocağın açılması sırasında yüzeyinde bulunan toprağı tutan ve koruyan bitki örtüsünün yok olmasıyla toprağın yüzeyden akıp gideceği aşikardır.

Kireçtaşları, yarı mermerleşmiş kireç taşları ve mermerler tabakalı yapıda oldukları biliniyor. Tabakalı ve kırıklı içyapıya yağmur suları sızıp kalsiyum karbonatı eritir. Milyonlarca yıl süren bu erime sonucunda kireçtaşı ve kayalar içerisinde su yolları ve mağaralar oluşur. Bu mağara sistemi yağış sularını kaynaklara, düdenlere, yeraltı sularına taşır. Ocak işletmelerinde yapılan patlatmalar mağara sistemini bozar, çökmelere ve su yollarının değişmesine suyun derinlere kaçmasına neden olur.

Bu tip açık ocak işletmelerinde toz daima vardır. Faaliyet sırasında gevşetilmiş kayanın makine ile kazılması, kaldırılması, yığılması aşamalarında, kırma/kesme işlemlerinde, işlenmiş materyalin yığılmasında, kamyonlara yüklenmesinde ve nakliyat sırasında toz açığa çıkar. Oluşan toz, çiçeklenme döneminde çiçeklerin üzerini örterek döllenmeyi önler ve mahsul oluşumunu azaltır, tarım arazilerinin verimsizleşmesine neden olur. Sonuçta su kaynaklarını kullanan insanlar ve yerleşim alanları zarar görür. Toz, yerleşim alanlarında konu ile ilgisi olmayan insanların sağlığını olumsuz etkiler. Bitki yapraklarını kaplayarak solunumu, fotosentezi engeller, bitkinin ve ağaçların kurumasına neden olur.

Maki alanlarının su üretimi ve tarım alanlarına su katkısı halkın beslenmesini sağlar. Meralar yok edildikçe bu su kaynaklarına ulaşmakta imkansızlaşır. Yüzey bitki örtüsü ve toprak yok olunca, oluşan tozların havaya karışması ve bu tozların yağmur ile birleşmesi sonucunda içindeki bazı ağır metallerle reaksiyona girerek asit oluşur. Bu yağmur sularının toprağa düşmesi de ileriki zamanlarda toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik dengesini bozarak orta ve uzun vadede ayrı tahribatlara yol açacaktır.

Çevrenin açık alan olması nedeni ile ocaklardan çıkarılacak materyalin ıslatılması için suyun yetersiz kalacağı aşikardır. Bölgede özellikle yaz aylarında ıslatma suyu da hızla buharlaşır. Topoğrafyanın, toprak profillerinin ve jeolojik katmanların kazı nedeni ile değişmesi kitle kaybına, drenaj deseni ve su ekonomisinin değişmesine, verimli üst toprağın kaybolmasına,  topraktaki canlıların (bitki ve hayvan) yok olmasına ve tüm bunlara bağlı olarak ekolojik dengenin yok olmasına neden olur.

Ocakların açılması ile makilik alanlar yok edilmektedir. Bu da makilik alanların bölünmesine, bitki kaybı, doğal arazi parçalanması ile biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır.

Maden Mühendisliği disiplini açısından değerlendirme

Proje kapasitesine göre öngörülen rezerv miktarı ve faal olarak çalışmakta olan IR: 20068456 işletme ruhsatının rezerv potansiyeli dikkate alındığında dava konusu faaliyet alanı yerine mevcut ocağın değerlendirilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır. Ayrıca mevcut ocağın değerlendirilmesinin işletme maliyetine sağlayacağı katkı yanında, PTD Tablo 43’de belirtilen 2598 ağacın kesilmesinin gerekmeyeceği ve bu sayede orman bütünlüğünün korunacağı kanaatine varılmıştır.

Taşocaklarından yapılan nakliyat yerleşim yerlerinde trafik ve can güvenliğini tehdit ediyor. 

 SONUÇ: 

Raporun sonuç bölümünde yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen gerekçeler özetlenerek Özmet Makine San. Tic. Ltd. Şirketi tarafından yapılması planlanan II-A grubu (kalker) maden ocağı 20,63 ha alanda kalker üretimi (700.000 ton/yıl), kırma/eleme tesisi (395.000 ton/yıl), hazır beton tesisi (300 m3/saat),  beton parke-büz üretim tesisi (300 m3/saat) için Muğla Valiliği  Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen “ÇED gerekli değildir” kararının uygun olmadığı ifade ediliyor.

Davayı vekaleten yürüten MUÇEP Gökova avukatlarından Ümit Kurt, bilirkişi raporunun bölgedeki taşocaklarının faaliyetlerinin neden olduğu ekolojik tahribatlara karşı verilen mücadele açısından çok önemli bir kazanım olduğunu belirtti. Şimdi Muğla 1. İdare Mahkemesinin vereceği karar bekleniyor.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder