Sayfalar

26 Mart 2016 Cumartesi

Gökova Ekolojik Yaşam Derneği’nden Merhaba


Doğanın cömertçe sunduğu güzellikleri barındıran Gökova Havzası, yıllardır sahip olduğu zenginliklerin farkında. Bunun kağıt üzerinde de böyle olduğunu biliyoruz. Zira 1988 tarihinde Gökova, Bakanlar Kurulu kararı ile Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiş bulunuyor.

Ancak gerek merkezi yönetimin, gerek yerel yönetimlerin, gerekse özel işletmelerin, halkın, sivil toplum örgütlerinin bu çok özel doğa parçasını koruma konusunda ne yazık ki hep birlikte sınıfta kaldığımızı da teslim etmemiz gerekiyor. Yıllardır ekolojik dengenin ve kültürel yapının korunması için yerel ve ulusal hatta uluslararası ölçekte inisiyatifler oluşturulmasına karşın, korumaya yönelik bir yönetim planı oluşturamıyor, sahip olduğumuz zenginlikleri rant uğruna feda ediyoruz.

Birkaç tanesini saymak gerekirse;

Bir yıl kadar önce Gökova kavşağına bir viyadük yapılması gündeme getirildi. Doğal ve kültürel yapıya büyük zarar verecek olan ve üstelik hiçbir şekilde gerek duyulmayan bu proje duyarlı sivil toplum kesimlerinin girişimi ile iptal edildi. Şimdi bu proje revize edilerek Akyaka’nın girişine kaydırılıp bir tünelle Akyaka’ya orman içinden yeni bir yol açma projesine dönüştü.

Azmak kenarında restoranların ve otellerin yasalara aykırı işgalleri gün geçtikçe yayılıyor, canlıların yaşam alanları tahrip ediliyor.

Ortak yaşam alanı olan zeytinlikler özelleştirilerek imara açılmaya çalışılıyor.

Gökova’da taş ocaklarının tahribatları her geçen gün daha da yayılıyor. Şimdi de beton santralları kurulmak isteniyor. Bu ocakların faaliyetleri sonucunda su havzası kirletiliyor, biyolojik çeşitlilik yok ediliyor, doğa tahrip ediliyor.

Akbük üzerindeki turizm baskısı artıyor, bölgeyi turizm yatırımlarına açma, Akyaka-Akbük arasındaki yolun “turizm yolu” yapılacağı söylentileri her geçen gün artıyor, hatta bölgemizin politikacıları tarafından bile dillendiriliyor.

Listeye daha birçok başka girişimi ekleyebiliriz. Tüm bunlar özellikle korumamız gereken bu küçük coğrafyada gerçekleşiyor.

Doğayı tahrip eden bu girişimlerin sahiplerinin neredeyse ortak gerekçesi: “insana hizmet”, “kalkınma”, “turizmi geliştirme”, vs.  Ve mutlaka doğayı ne kadar çok sevdiklerini de eklemeyi unutmuyorlar.

Elbette bölgede yaşayan bizlerin yaşam kalitemizin yükselmesini talep etmek en 'doğal' hakkımız. Ancak yaşam kalitesi, insanın parçası olduğu doğadaki diğer kardeşlerinin yaşam alanlarına zarar vererek ne kadar mümkün olabilir? Örneğin; turizm tanıtımlarında Azmak’ta su samuru yaşadığını söylerken, yaşam alanlarını tahrip ettiğimiz için neredeyse on yıldır su samurlarını artık göremediğimiz, zaten çok az olan yalı çapkınlarının sayısının gün geçtikçe azaldığının, göçmen leyleklerin daha az geldiğinin, hatta kurbağaların vıraklamalarının dahi daha az duyulduğunun farkında mıyız? Böyle devam ettiğinde turizm ne kadar sürdürülebilir olacak?

Gökova Ekolojik Yaşam Derneği, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan yöre sakinlerinin bir araya gelmesi ile kuruldu. Bizler, ancak ait olduğumuz doğanın en büyük zenginlik olduğunun farkında olarak, kendimizi diğer türlerin efendisi olarak belirlemeden, birbirimizin yaşam alanlarını tahrip etmeden yaşam kalitemizi yükseltebileceğimizin bilincindeyiz. Gelecek nesillerin de bizim yaşadığımız güzellikleri aynen yaşamaya hakları olduğunu kabul ediyor  ve bunları koruyarak devretmeye kendimizi sorumlu hissediyoruz. Doğayı tahrip etmeden “insana hizmet” etmenin mümkün olduğunu, bunun için ormanların, azmağın, denizin, kurdun kuşun yaşam alanlarının yok edilmesinin gerekmediğini biliyoruz. Yeter ki yaşadığımız alanlarla ilgili kararları birlikte alalım, sorunlarımıza ortak akıl oluşturarak çözümler bulmaya çalışalım. Böyle yaptığımızda örneğin Akyaka sapağında trafik sorununu milyonlarca TL kaynak harcayarak, binlerce ağacı keserek, değil, çok basit uygulamalarla çözümler geliştirebiliriz. Yani yerinden yönetim ilkelerine yaşam vererek, karar alma süreçlerine katılma hakkımızı kullanarak, yaşama aktif katılan bireyler olduğumuzda bunları başarabiliriz.

Gökova Ekolojik Yaşam Derneği'ni, bölgedeki tüm yerleşim yerlerinin sakinleri ile birlikte, havzanın sorunlarını ortaklaştıracağımız, sorunlarımıza ortak çözümler arayacağımız  bir platform olarak düşündük. Derneğin kuruluşu, yukarıda sayılan sorunlarla ilgili mücadele süreçlerinde yer almış bölge sakinlerinin girişimi ile gerçekleşti. En kısa zamanda da bölgenin tamamını kapsayan tanıtım ve katılım çalışmaları yapmayı hedefliyor. 10 Temmuz’da ilk Genel Kurul toplantısını yaparak yönetim ve çalışma gruplarını oluşturmayı, üyelerin katılımı ile birçok alanda eş zamanlı çalışmalar yapmayı öngörüyor.

Derneğimizin tüzüğünde kuruluş amacımız şu şekilde ifade ediliyor:
“Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin de içinde yer aldığı Gökova Havzasında, insanın doğanın bir parçası olduğundan hareketle tüm doğal varlıkların haklarının, biyolojik çeşitliliğin, ortak yaşam alanlarının ve kentin hak ve hukukunun korunmasına; Gökova Özel Çevre Koruma kriterlerinin ve taraf olunan yerel, ulusal ve uluslar arası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için yönetim planlarının oluşturulmasına, hayata geçirilmesine, denetlenmesine; yerel yönetimde hesap sorma ve hesap verme, halkın karar alma süreçlerine katılımı, yerinden yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesine katkı sağlamak.”

Gökova Ekolojik Yaşam Derneği, tüm bölge sakinlerine merhaba derken en yakın zamanda tanışmayı, konuşmayı, dertleşmeyi, dayanışmayı, ortak sorunlarımıza birlikte çözümler üretmek için çalışmalar yapmayı diliyor.

İletişim Bilgileri:

https://www.facebook.com/gokovaekolojikyasam/
gokovaekolojikyasam@gmail.com

2 yorum:

  1. Akyaka için yapılmaması gerekenler sırf birileri para kazansın,o birileri,birilerine rant sağlasın diye.Allahın özenerek yarattığı, dokunmaya kıyılamayan tabiatın tahribatına kimse göz yummamalı.Yapılan her gereksiz işin zararı, yaşamımızdan çalınan kıymettir.Bu kıyımı yapanlar paranın her şey olmadığını mutlaka en acısıyla yaşayarak göreceklerdir.

    YanıtlaSil
  2. Derneğin hayırlı ve başarılı olmasını dilerim. Konu ile doğrudan ilgisi yok belki ama köydeki yağmur kanalı inşaatı adeta bir tahribat şöleni kıvamında devam ediyor. Beldenin kalbini hallaç pamuğu gibi attılar, bir çok alanı tahrip ettiler, asırlık ağaçları yaraladılar. Bu kadar özensiz ve pervasız makina kullanımını kınıyorum. Akyaka pervasız-sorumsuz "güya" iş insanlarının makinalarla girip orayı burayı tarumar ettiği parçaladığı işgal ettiği sahipsiz bir yer durumundadır. Bu hissiyatımı paylaşmak istedim.

    YanıtlaSil