Sayfalar

10 Ekim 2011 Pazartesi

Akyaka’nın Geleceği ?

Türkiye dünyada en güzel doğa manzaralarının, zengin doğal kaynakların, eşsiz tarihi ve arkeolojik zenginliklerin olduğu ülkelerden biri. Bizler, hepimiz bu güzellikleri yaşayabildiğimiz için çok şanslıyız, ama ne kadar daha?

Ne yazık ki, Türkiye doğal ve tarihi kaynakların korunması ve yönetilmesi konusunda çok çelişkilerin olduğu bir ülke.. Çevrenin korunması da bunlardan birisi. Bir tarafta çevrenin yönetimi konusunda olağanüstü güzel örnekler varken, diğer tarafta kötü örneklerinden birini de Akyaka’dan çok uzakta olmayan Yuvarlakçay’da tasarlanan barajda gördüğümüz Hidro-Elektrik Santralları (HES) var. Restorasyon ve çevrenin korunarak yönetilmesi konusunda Ölüdeniz ve Pamukkale’de parlak uygulama örneklerinin yanında  Türkiye’de çevre yönetimi son yıllarda düşüşe geçmiş görünüyor. Bu Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği yolunda Çevre başlığında çok zorlanacağı ciddi bir sorun.

Bir yabancı olarak gördüğüm ve öğrendiğim kadarı ile Türkiye’nin çevre yönetimini çok kafa karıştırıcı bulduğumu söylemek durumunda olduğum için lütfen beni bağışlayın.

Akyaka’da olanları örnek alalım.  Türk eşimle birlikte Akyaka’nın  doğal güzelliğine aşık olduğumuz ve daha önemlisi yasalarla da korunduğunu öğrendiğimiz için Akyaka’da ev sahibi olduk. Ege ve Akdeniz sahillerinde birçok köy ve kasabada çok kötü şeyler olduğunu görmüştük ama Akyaka o gördüklerimizden çok farklıydı ve kendine özgü bir hali vardı. Kadın Azmağı ve doğusundaki sulak alan özel çevre koruma alanı olarak korunduğunu da öğrenmiştik. Hal böyleyken restoranların nehrin içinde inşaat yaptıklarını, ırmak kenarındaki sazlıkların temizlenerek otopark, otel bahçesi oluşturulduğunu gördüğümüzdeki şaşkınlığımızı tahmin edebilirsiniz. Bu gerçekten doğru olabilir mi ?

Yine biliyorduk ki, Akyaka’nın  Nail Çakırhan’la başlayan, binaların biçim ve yüksekliğini düzenleyen bir mimari plan yönetmeliği vardı. Evimizi satın aldıktan kısa bir süre sonra  ırmağın kenarındaki yamaçta ünü pek bilinmeyen “Nuh’un Gemisi” yükseliverdi – tüm yapay mağaraları, balıklı, güneşli duvar resimleri ve taş aslanları ile birlikte -  Yeni yapılan bazı evler ve apartmanlar ‘Ula’ mimarisine sadece sembolik bir saygı gösteriyor, bina yüksekliği için iki kat izin verilmesine karşın bazıları üç-dört kat yüksekliğinde  inşa edilebiliyor.

Peki  burada ne oluyor?

Akyaka’nın doğal zenginliği, görünümü ve yönetimi konusunda  kafamızın çok açık olması gerekir. Akyaka’nın ekonomisinin, ziyaretçiler ve turistler için eşsiz çekim gücünün  en önemli nedeni doğal güzelliğidir. Bu, Akyaka’nın ulusal ve uluslararası tanınmışlığının olağanüstü önemdeki unsurudur. Hata yapmaya görün, çevreyi, o çok sevdiğimiz doğal güzelliğini  bozar, tahrip edersek, Akyaka batı sahili boyunca yer alan birçok sıradan turistik beldesinden biri haline gelir – çirkin, betonlaşmış, anlamsız, Türkiye’nin gerçek kalbi ve güzelliği ile ilgisi olmayan ‘tatil köyleri’ ne dönüşebilir. Akyaka’nın bu olumsuz gelişiminden sorumlu olanların  bu temel gerçeği neden göremediklerini merak ediyorum.

Bu noktada uyarı için birkaç kelime söylemek gerekiyor – İspanyolca’dan. İspanyol turizm endüstrisi 1960’larda çok hızlı gelişti ve sonuç olarak nerdeyse bitme noktasına geldi. Özünde, İspanya kısa vadede hızlı kar etmeyi hedefleyerek çevreyi ve turistlerin genel olarak  keyif aldıkları ne varsa feda ederek aşırı kullanmış ve tatil beldelerinin aşırı gelişmesine izin vermişti. Sonuç olarak İspanya’ya 1970’lerde ve 1980’lerin başlarına kadar gittikçe daha az turist gitmiş, ta ki İspanya bazı önemli değişiklikler yapana, alternative olarak ekoturizmi geliştirene kadar. İspanya deneyimi tüm dünyada turizm konusunda ders olarak okutulmaktadır.

Akyaka’da çevre tahribatının geri dönüşü olmayacak şekilde, doğal güzelliğin bir daha geri gelmeyecek şekilde bozulduğu o en kötü noktada olduğumuzu düşünmüyorum.  Şunu söylemek istiyorum, Akyaka’nın turizm endüstrisini sürdürülebilir ve çevreyle dost bir şekilde, sektörün ihtiyaçlarıyla uyum içinde geliştirmesi ve büyütmesi gerekiyor. Bu son nokta çok önemli.  Akyaka sürdürülebilir, çevreyle uyumlu turizmin öncüsü  olabilir – Türkiye’nin turizm sahilleri boyunca köy, kasaba ve beldelerin örnek aldığı bir lider. Yani ekoturizm.

Akyaka aslında çevrenin daha iyi yönetilmesi için gerekli kaynaklara zaten sahip olduğu için çok şanslı.  Akyaka’da yaşayan herkesin sesi oan bir Kent Konseyi var, şimdi de Akyaka’nın geleceğini sürdürülebilir gelişim planları üzerine oturtmayı hedefleyen Cittaslow üyeliği. Akyaka çevre projelerinin parçası olması nedeniyle, beldede çevre yönetimi konusunda yeterli uzmanlık ta mevcuttur.

Affınıza sığınarak bir öneride bulunabilir miyim? Akyaka’nın etkin bir çevre  yönetimi sağlayabilmesi için iki şeyi sağlaması  gerektiğini düşünüyorum.

Birincisi planlama. Bu uzun vadede Akyaka’nın geleceği ile ilgili stratejik planlardan, tek tek  bireysel restorasyon, inşaat faaliyetlerinde çevre etki değerlendirme çalışmalarının yapılmasına kadar uzanıyor. Böylece küçük büyük her projenin stratejik planlarla uyumluluğu aranmış olacak, uygulamanın çevreyi bozmak yerine onunla uyumlu olmasını sağlayacaktır.

İkinci önemli koşul, Akyaka’da yaşayan herkesin çevrenin korunarak yönetilmesi konusuna sahip çıkmasının gerekliliği. Bu bizim ortak sorumluluğumuz ve karşılıklı ortak menfaatlerimiz için gerekli. Çevrenin korunması çalışmalarına hepimizin dahil olması gerekli, burada yaşayanlardan geçimini Akyaka’dan sağlayan işletmelere, turist ve ziyaretçilerden belediyeye, seçilmiş yöneticilerden devlet kurumlarına kadar . Şu veya bu grubun toplumun ortak çıkarlarını gözardı etmesi iyi olmayacaktır. Kararlar ortak çıkarlarımız için çoğunlukla, tercihen fikirbirliği içinde alınmalıdır. Bunun birlik ve beraberlikle, fikirbirliği içinde demokratik bir girişim olması gerekir –ortak bir amaçla, diğerlerinin haklarına saygı konusunda birlikte hareket ederek.

Akyaka’nın geleceği için çok  umutlu ve iyimserim. Türkiye’de  birçok olumlu gelişme yaşanıyor ve demokratikleşme konusunda Kuzey Avrupalı kuzenlerinin önünde gidiyor. Bunu görmek  çok güzel ve  beni mutlu ediyor. Türkiye’deki bu yeni ruhun avantajını kullanalım ve Akyaka’nın olumlu geleceği için harekete geçelim.  Dahası, çocuklarımıza ve torunlarımıza güzel ve iyi korunmuş bir Akyaka bırakmanın hepimizin ortak dileği olduğunu düşünüyorum, doğru değil mi?

Simon J.A. Simpson  (Çeviren : Serdar Denktaş)
Akyaka, Tükiye – Ağustos 2011

Makalenin Today's Zaman'da yayınlanan ingilizce metni için :
http://www.todayszaman.com/newsDetail_getNewsById.action?load=detay&newsId=254787&link=254787

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder