Sayfalar

2 Mart 2022 Çarşamba

Gökova taşocağı davasında “ÇED gerekli değildir” kararı iptal !

Gökova'da taşocaklarının yaşam alanlarına tahribatları her geçen gün artıyor

Muğla ili, Ula ilçesi, Gökova Mahallesi, Tembeller Dağı mevkiinde Özmet Makina San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılması planlanan II-A grubu maden (kalker) ocağı, kırma eleme tesisi, hazır beton tesisi ve beton parke büz üretim tesisi projesi için Muğla Valiliği (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü) tarafından verilen 29/03/2021 tarihli “ÇED Gerekli Değildir" kararına karşı açılan davada Muğla 1. İdare Mahkemesi iptal kararı verdi.

Taşocaklarındaki patlatmalar ve çıkan tozlar doğal yaşamı tehdit ediyor

MUÇEP Gökova Meclisi’nin  desteklediği  davada iptal talebinin gerekçesi olarak; faaliyet alanının emisyonların dağıtılması bakımından uygun bir lokasyon olmadığı, tesise hammadde getirme ve üretim sonrası ürün dağıtımının ağır vasıtalarla yapılacak olmasının da ayrı bir emisyon kaynağı olduğu, Gökova'nın üstün peyzaj değerlerine ve benzersiz flora ve faunaya sahip olduğu, yörenin doğal çevre unsurlarına aykırı bir görüntü oluşacağı, faaliyetin Avrupa Peyzaj Sözleşmesine aykırı olduğu, yörenin turizm bölgesi olması nedeniyle trafik yükünün olumsuz etkileneceği, 3.000 metre mesafede zeytinliklerin bulunduğu, su kaynaklarının, turizm ve arıcılık faaliyetlerinin olumsuz etkileneceği, özel çevre koruma bölgesine etkisinin araştırılmadığı, detaylı flora ve fauna çalışmasının yapılmadığı, haksız ve hukuka aykırı olduğu belirtilmişti.

Bilirkişi ne demişti?

Mahkeme kararında uyuşmazlığın niteliği gereği genel hukuki bilgiyle çözümünün yanında, teknik bilgiyi de gerektirmesi nedeniyle yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan bilirkişi raporunda özetle;

"Keşif günü itibariyle dava konusu alan ve çevresinde jeolojik birim olarak Mesozoyik (Jura-Kretase) mermerler gözlendiği, mermerlerin metamorfizma geçirmiş (Başkalaşmış) kireçtaşları olduğu ve çoğunlukla CaCO3 bileşimli olduğu, sahadaki birimin bu nedenle bazıları tarafından Mesozoyik kireçtaşı olarak da tanımlanabileceği, MTA 500.000 ölçekli jeoloji haritalarına göre Jura-Kretase çörtlü mermer olarak tanımlanmakta olduğu, dava konusu etkinlik ile ilgili hazırlanan Proje Tanıtım Dosyasında (PDT) jeolojik ve hidrojeolojik açıdan birçok değerlendirme ve çalışma sunulduğu, bununla birlikte bu değerlendirmelerin oldukça yüzeysel, kısmen eksik, kısmen çelişkili, bazen hatalı ve alan gerçekleriyle uyuşmadığı, örneğin PTD 36. sayfada belirtildiği üzere “Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Plan Proje Yatırım ve İnşaat Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 08.03.2018 tarih ve 5288 sayılı yazı ile Muğla il sınırları içerisinde bulunan kuyu ve pınarlar bildirilmiştir. Söz konusu büyükşehir yazısı ekler bölümünde sunulmuştur (Bkz. Ek.4-g)” denildiği, buna karşılık PTD raporunda böyle bir ek bulunmadığı, harita ve dava konusu alanın bulunduğu yerin saha gerçekleriyle örtüşmekle birlikte raporda haritada olmayan başka jeolojik yapı ve birimlerin anlatıldığı, raporun bu açıdan çelişkili, hatalı ve saha gerçeklerine aykırı olduğu, ayrıca haritayı kimin yaptığının belli olmadığı ve imzası bulunan Har.Kad. Tek. Kayacan Kaya’nın imza yetkisi bulunmadığı, nihai PTD raporunda mevcut durumla ilgili olarak jeolojik, hidrojeolojik açıdan anlatımların ve değerlendirmelerin yeterli olmadığı, yörenin jeolojik ve hidrojeolojik özelliklerinin, yeraltı ve yerüstü su durumlarının, söz konusu etkinlikle ilgili olabilecek çevresel etkilerin ve alınabilecek önlemlerin yeterli düzeyde anlatılmadığı, DSİ ve MUSKİ gibi kurumlardan alınan görüşlerin açıklanmadığı, MUSKİ’den alındığı ve EK-4g olarak rapora konulduğu belirtilen açıklamaya karşın belirtilen ekin raporda bulunmadığı, rapor içinde de nasıl bir görüş verdiğinin belirtilmediği, DSİ kurum görüşünün ise tamamen kayıp olduğu, usulen yapılmış olan taahhütlerin yeterli olmadığı, sahanın özgün yapısına uygun alınacak önlemlerin ve taahhütlerin belirtilmesi gerektiği, söz konusu PTD raporunda sahanın jeolojik ve hidrojeolojik özellikleri ile olası çevresel etkilerinin açıklanmadığı, özellikle ruhsat alanı çevresindeki kaya birimlerinin jeolojik, hidrojeolojik ve mühendislik özelliklerinin hiç açıklanmadığı, oysa keşif günü gözlendiği üzere sahada ve çevresinde yaygın olarak bulunan Mesozoyik mermerlerin (veya kireçtaşları) çok geniş alanları kapladığı, kalker ocağı olarak işletilmesi planlanan bu mermerlerin ve kireçtaşlarının hidrojeolojik açıdan önemli kayalar olduğu, özellikle karstik boşluklar içerenler önemli miktarda yeraltı suyu içerebildikleri, dava konusu alandaki mermerlerin de karstik akifer (yeraltı suyu deposu) oluşturabilecek kayalar olduğu, söz konusu alan ve çevresinde bulunan mermerlerin geçirimli ve karstik özellikli olması nedeniyle söz konusu etkinlikle sahadan patlatma yoluyla önemli miktarda malzeme alınacağından madencilik faaliyetlerinin yeraltı sularını olumsuz etkileme potansiyelinin bulunduğu, PTD ekinde bulunan Ek.9- Hava Kalıtesı Dağılım Modellemesı Raporu, sayfa 10, tablo 6 senaryo 3 (Kümülatif etkiler) için AERMOD model girdileri tablosu, tablo 4 senaryo 1 için AERMOD model girdileri ile birlikte incelendiğinde Gökova Mahallesi ve tarım alanlarının kümülatif etkilerinin göz önüne alındığı, önemli kirletici kaynak olarak değerlendirmeye alınması gereken bölgedeki diğer maden işletmelerinin kümülatif etkilerinin modellemeye dahil edilmediğinin anlaşıldığı, toz hesaplarının Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği hükümlerine uygun olmadığı sonucuna varıldığı, dava konusu “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararına esas olan tesisin ruhsat sahası çevresinde zeytinliklerin olduğu (Resim.8) dolayısıyla söz konusu işletmenin Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Ek 5, 1-ı) koşulunu sağlamadığı, proje alanının Muğla'yı Datça, Marmaris, Köyceğiz ve Fethiye gibi önemli turizm merkezlerine bağlayan “sakar yokuşu” olarak tanımlanan yolun ön görünümünde olması, bölgenin önemli turizm merkezlerine olan komşuluğu, tesis alanının yeraltı ve yerüstü su kaynaklarıyla “Gökova Kadın Azmağı Özel Çevre Koruma Bölgesi” besleme havzasında olması nedenleriyle özel bir dikkatle incelenmesinin gerektiği, ÇED sürecinin işletilerek sürece bölgede yaşayan ve faaliyet sonuçlarından etkilenecek halkın katılımının da sağlanmasının gerektiği kanaatinin oluştuğu, dava konusu faaliyet alanının yapılacağı yerin gerek çevre düzeni gerekse de nazım imar planı kararlarıyla büyük oranda orman alanı kullanımına ayrıldığı, isabet ettiği alanın tapuda “devlet kızılçam ormanı” cinsiyle kayıtlı olduğu, söz konusu orman alanlarının gerek bölge, gerek il, gerekse de ülke açısından korunması gerekli alanlardan olduğu, söz konusu ÇED alanlarının aynı zamanda önemli doğa alanına isabet ettiği, bahse konu önemli doğa alanlarınında hassas ve benzersiz coğrafyası, bitki, hayvan ve sahip olduğu doğal özellikleri nedeniyle daha ayrıntılı incelenmesi gereken alanlardan olduğu, söz konusu faaliyetin bu alanlara ve dolayısıyla bahse konu planların planlama hedef ve ilkelerine ulaşılmasında olumsuz etkileme potansiyeli bulunduğu, ÇED alanının çok dik yamaçta ve kayalık bölgede yapılmasının planlandığı, madencilik faaliyeti nedeni ile yapılacak olan ocak işletmeciliği sonucu kesilecek ağaçların kayalık ve toprağın sığ olduğu bu bölgede faaliyet sonrasında dikim yolu ile tekrar orman vasfına getirilmesinin mümkün gözükmediği, madencilik faaliyeti ile orman bütünlüğünün bozulacağı, faaliyetin eğimli arazide gerçekleştirilecek olması nedeni ile de gerekli önlemlerin alınmadığı takdirde ormanların erozyona açık hale getirileceği, ocak ve tesis alanı yakın mahallelerinin ön görünümünde kalmadığı ancak Gökova–Yeşilova  Mahalle yolu bitişiğinde olması nedeni ile görüntü kirliliğine neden olacağı, ruhsat alanının 1. derecede yangına hassas bölgeler içerisinde kaldığı, ayrıca bölgedeki ağaçlarda basra bulunması nedeni ile bölgede önemli ölçüde basra balı üretildiği, kalker ocağı işletmesinin uydu görüntülerinde de görüleceği üzere işletmenin sınırları içerisinde kuzey uç bölgesinde sıralı dikilmiş zeytin ağaçlarının (25 ile 100 aşı yaşları arasında) bulunduğu, ocakların açılması ile makilik alanların yok edildiği, bunun da makilik alanların bölünmesine, bitki kaybına, doğal arazi dokusu parçalanması ile biyolojik çeşitliliği azalmasına sebep olduğu, proje kapasitesine göre öngörülen rezerv miktarı ve faal olarak çalışmakta olan İR:20068456 işletme ruhsatının rezerv potansiyeli dikkate alındığında dava konusu faaliyet alanı yerine mevcut ocağın alternatif olarak değerlendirilmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığı, projede öngörülen altyapı tesislerinin toplam alanı dikkate alındığında mevcut  altyapı tesislerinin alanının ihtiyacını karşılayabilecek büyüklükte olması nedeniyle kapasitesi bilinmeyen mevcut kırma eleme tesisinin yetersiz kalması halinde istenen kapasiteye çıkarılabileceği ve altyapı tesis alanına hazır beton, parke ve büz tesisinin eklenmesinin mümkün olduğu  kanaatine varıldığı, ayrıca projenin alternatifi olarak mevcut ocak ve tesislerin değerlendirmesinin işletme yatırım maliyetine sağlayacağı katkıya ilave olarak PTD tablo 43 de belirtilen 2598 adet ağaç kesiminin gerekmeyeceği ve bu sayede orman bütünlüğünün korunacağı "

görüş ve kanaatine varıldığına yer verildi.


Taşocaklarından malzeme taşıyan araçlar Gökova Mahallesinde trafik ve can güvenliğini de tehdit ediyor

İptal Gerekçesi

Mahkemenin 2.2.2022 tarihinde oybirliği ile aldığı kararda iptal gerekçesi olarak;

“Bilirkişi raporunun taraflara usulüne uygun olarak tebliği üzerine davalı idareler ve müdahil tarafından itiraz edilmiş ise de, itirazların raporu kusurlandıracak nitelikte olmadığı, bilirkişi raporunda yer alan analiz ile ulaşılan sonucun Mahkememizce de uygun bulunarak karara dayanak olabilecek nitelikte olduğu görülmüştür.

 Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğin 23'üncü maddesinde yer alan, alternatif alan bulunmaması ve Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED)’na uygun olması, bitkilerin vegetatif ve generatif gelişimine zarar vermeyeceği Bakanlık araştırma enstitüleri veya üniversiteler tarafından  belirlenmesi durumunda ilgili Bakanlıkların onaylı belgeleri ile mahallin en büyük mülki amirinin izni doğrultusunda, zeytinlik sahalarında ve bu sahalara 3 kilometre mesafede madencilik faaliyetlerinde bulunulabileceğine ilişkin düzenleme, Danıştay 8. Dairesi'nin 19/02/2015 tarih ve E:2012/4992, K:2015/996 sayılı kararı ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un 20'nci maddesinin amacını aşan bir düzenleme olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Söz konusu Kanunun 20'nci maddesinin amacının ise, gerekli tedbirler alınmış olsa bile, zeytinlik sahalarında ve bu sahalara 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri hariç olmak üzere kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran ya da sayılan olumsuz sonuçlara yol açma ihtimali bulunan tesislerin yapılmasını ve işletilmesini önlemek olduğu açıktır.

Bu durumda; işleme konu proje sahasına 3 kilometrelik mesafede zeytinlik alanlar bulunduğu ve söz konusu zeytinliklere zarar vermeden, toz ve duman çıkarmayacak şekilde faaliyette bulunulmasının hayatın olağan akışına aykırı  olduğu  anlaşıldığından, uyuşmazlık konusu projenin 3573 sayılı Yasanın belirtilen hükümlerine aykırı olduğu, ayrıca bilirkişi raporunda proje tanıtım dosyasında jeolojik, hidrojeolojik, çevresel etkilerinin yeterince değerlendirilmediğinin, dosyadaki toz hesaplarının hava kirliliğinin kontrolü bakımından yetersiz olduğunun, projenin kızılçam orman alanına olumsuz  etkileri bulunabileceğinin belirtilmesi karşısında dava konusu "kalker üretimi, kırma-eleme tesisi, hazır beton tesisi ve beton parke büz üretim tesisi" projesi hakkında Muğla Valiliği tarafından verilen dava konusu 29/03/2021 tarih ve E.202177 sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir" kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır” denildi.

Kararın önemi

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın Zeytincilik Yasasını yok sayarak zeytinlikleri maden faaliyetlerine açan yönetmelik değişikliğinden hemen önce çıkan bu yargı kararı yaşam savunucularına moral oldu.

Gökova halkı bu kararın örnek oluşturmasını, aynı bölgede Muğla Büyükşehir Belediyesi ve başka şirketler tarafından yürütülen, yaşam alanlarını tahrip eden benzer faaliyetlerin de sonlandırılmasını bekliyor.